Translate

14 Nisan 2014 Pazartesi

1905 DEVRİMİNİN BAŞLANGICI
Aralık 1904’de Sankt Petersburg’daki Putilov Fabrikasında başlayan grev kıvılcım etkisi yapar. Şehrin diğer fabrikaları buradaki greve destek verince grevdeki işçilerin sayısı 80 bine yaklaşır. Çarlık yanlısı sendikal örgütlenme[3] önderlerinden ve Ohranka ajanı Papaz Gapon barışçıl bir işçi gösterisi düzenleyerek işçilerin taleplerini Çara iletmek üzere Kışlık Saray önüne gelir. İşçilerin rahatsızlıklarını Çarın dinleyeceği ve halledeceğini uman Gapon bile gelişen olaylardan sonra şaşkınlığını gizlemeyecektir[4]. Kanlı Pazar olarak adlandırılacak olaylarda 22 Ocak 1905 günü binlerce kişi ölecek, sliahsız insanların üzerine ateş açan Çarlık askerleri 1905 Devriminin ilk kıvılcımını ateşleyeceklerdir.
Sankt Petersburg’daki olay çok geniş bir alanda yankılanır. Tüm Rusya’da Çarlık rejimine karşı eylemler ve grevler yapılır. Yükselen ayrılıkçı milliyetçilik dalgası Kafkaslarda patlak verir ve Ermeni ve Azeriler arasında kanlı çatışmalar yaşanır. Bölgedeki önemli sanayi şehri Bakü büyük ölçüde tahrip edilir. Rusya’ya bağlı Polonya’daki grevlerde 400 bin işçi iş bırakır. Çarlık hızlı davranarak içişleri bakanını görevden alarak Sankt Petersburg’daki işçiler arasındaki huzursuzluğun sebebinin araştırılması için bir komisyon kurar. Yoğunlukla devlet adamları ve fabrika sahiplerinin katıldıkları komisyon bir faaliyet gerçekleştirmeden tasfiye edilecektir. İşçiler sosyalist partilerin de etkisiyle isteklerini elde etmek için devrimci mücadeleye girişmektedir.
Bu dönemde amcası Büyük Dük Sergey Aleksandroviç’in 4 Şubat 1905 günü öldürülmesinden sonra Çar yeni haklar vermeye razı olur. 18 Şubat günü Bulygin Açıklaması ile danışma meclisi, dini hoşgörü, konuşma özgürlüğü ve köylülerden alınan vergilerin düşürülmesi vaad edilir.
24 ve 25 Mayıs günlerinde toplanan 300’e yakın yerel Zemstvo temsilcisi Moskova’da yaptıkları toplantıda ulusal seviyede temsil edilme yönünde hak talep ederler. 6 Haziran 1905 günü Zemstvo temsilcilerini Çar II. Aleksandr kabul eder. Çar halkın temsilcilerinden oluşacak olan bir parlamento vaadini tekrarlar.
Ekim 1905’de Sankt Petersburg Sovyeti kurulur. Halkın kendiliğinden kurduğu bu taban örgütü genel grev çağrısı yapar. Halk vergi ödememeye, bankalardaki paralarını çekmeye davet edilir.
RİF CUMHURİYETİ
Afrika kıtasının kuzeyinde 18 Eylül 1921'den 27 Mayıs 1926 yılında kadar bağımsız kalan bir devlet.Rif Cumhuriyeti, Fas'ın bağımsızlığı için savaşan Rif Berberiler'inin Rif bölgesininin topraklarını elinde bulunduran İspanya işgalinden ve Fas Sultanlığı'na bağımlılığından kurtarıp bağımsız bir devlet olarak yer alma isteği ile 1921 ilan edilmiş, başkent ise Ajdir olarak belirlenmiştir. Emirliğini Abdülkerim Hattabi 'nin üstlendiği yeni ülkenin para birimi Riffan olmuş, ülke yönetimi ve kadroları 1 Şubat 1923'de resmi olarakta ülkenin Rif Cumhuriyeti adını alması ile göreve başlamıştır.
1925 yılında Fransa ve İspanya ortak askeri güçlerin 250.000 asker ile Rif Cumhuriyeti'nin mevcudiyetine son vermek adına başlattıkları saldırı bir yıl boyunca sürmüş ve 27 Mayıs 1926 yılında ülkenin varlığına son verilmiştir. Bu savaş esnasında Fransa ve İspanya askeri güçleri 1925 yılında Cenevre Protokolü ile yasaklanmış olmasına rağmen hardal gazı kullanmıştır.
Emir Abdülkerim Hattabi bu olaylar neticesinde önce Réunion 'a buradan da Mısır'a kaçmış, 6 Şubat 1963 tarihinde de Mısır'da hayatını kaybetmiştir.
Kılıç Ali Paşa camii önündeki arzuhalciler.
Bir elçinin Osmanlı Sultanını ziyareti.
SULTAN I.KILIÇ ARSLAN
Türkiye Selçuklu Devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleymân Şâhın oğlu ve ikinci Türkiye Selçuklu sultanı. Doğum târihi ve yeri kesin bilinmemektedir. Babası Süleymân Şahın (1077-1086) 1086 senesinde Suriye seferinde Melik Tutuş?a yenilmesiyle, Antakya?da bulunan Kılıç Arslan, Büyük Selçuklu Devleti (1038-1194) Sultanı Melikşah'ın (1072-1092) emriyle İsfahan?a gönderildi. İsfahan sarayında Selçuklu hükümdârının nezâretinde iyi bir eğitim ve öğretim görerek, Türk-İslâm terbiyesiyle yetiştirildi.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh?ın 1092?de vefâtıyla Anadolu?ya dönen Birinci Kılıç Arslan; 1086?dan beri devâm eden Anadolu Selçuklu Devletindeki fetret devrine son verip, İznik tahtına sâhip oldu. İznik şehrini îmâr ettirip, savunmasını güçlendirdi. Bizans İmparatorluğu (395-1453) saldırılarına karşı beylerbeylik unvânıyla İlhan Muhammed?i vazîfelendirdi. İznik saldırıları bertaraf edilerek, Balıkesir ve Kapıdağ bölgelerinden Bizanslılar atıldı. Kılıç Arslan, İskân siyâseti tâkip ederek, Anadolu?nun Türkleşip İslâmlaşması için doğudan Türk-İslâm âileleri getirtip, Batı Anadolu?ya yerleştirdi. İslâm âlimleri, ilim adamları, sanatkârlar ve değerli kumandanlar Türkiye Selçuklu Sultânının himâyesinde çalışmalara başlayıp kıymetli eserler meydana getirdiler. Kılıç Arslan?ın halka karşı güzel davranışları askerî ve îmâr faaliyetleri Bizans İmparatorluğunu rahatsız ediyordu. Bizanslılar Türk beylerine karşı târihî entrikalarını faaliyete geçirip İzmir havâlisinin hâkimi, meşhur Türk denizcisi Çaka Bey ile Kılıç Arslan?ın arasını açmaya çalıştılar. Bu sırada Kılıç Arslan, fetret devrinde Türkiye Selçuklu Devletinden ayrılan şehirleri tekrar bir bayrak altında toplayıp, birlik kurmak için harekete geçmişti. 1096 senesinde Malatya şehrini kuşattı. Malatya Kalesi düşmek üzereyken, Haçlı ordusunun batıdan Türkiye topraklarına girdiği öğrenilince, kuşatma kaldırıldı. Süratle, İzmit?e doğru harekete geçen Türk ordusu Haçlıları karşılamaya yöneldi. (Bkz. Haçlı Seferleri)
Müslüman-Hıristiyan ayırt etmeksizin büyük katliâm yapan Haçlı ordusunun sayısının çok fazla olması yüzünden, Kılıç Arslan Türk mücâhidlerinin ağır kayıplar vermesine râzı olmadı ve geri çekilerek yıpratma savaşı uyguladı. Kayseri ve Toroslar üzerinden Kudüs?e doğru yol alan Haçlı ordusu, Kılıç Arslan?ın ve kumandanlarının yıpratma savaşları netîcesinde, 600.000?den 100.000?e düştü. 40.000 kişiyle Kudüs?e ulaşan Haçlılar, Antakya, Urfa ve Kudüs?te Hıristiyan idâreler kurdular.
Haçlı saldırıları sonucu, Türkiye Selçuklu Devletinin başşehri İznik?ten Konya?ya taşındı (1097). Batı Anadolu tekrar Bizanslıların hâkimiyetine geçti. Kılıç Arslan, Haçlıların saldırılarını durdurmak için uğraşırken, yerlerinden ayrılan Türkleri iskâna çalıştı. 1106 senesinde Malatya?yı Danişmendlilerden aldı. Harran ve Meyyâfârikîn?i zaptedip, Diyarbakır?ı tâbiiyetine geçirdi. Musul civârına hâkim oldu. Büyük Selçukluların Musul Emiri Çavlı, Artukoğlu İlgâzi ve Sûriye Melîki Rıdvan ile 1107 senesi Temmuz ayında Habur Irmağı kıyısında yaptığı savaşı kaybetti. Yaralı olarak Habur Irmağını geçerken boğularak şehid oldu.
Türkiye Selçuklu Devletinin buhranlı devrelerinde hükümdâr olan Birinci Kılıç Arslan, teşkilâtçı bir devlet adamıydı. Üstün kumandanlık kâbiliyetine sâhip, hayâtı mücâdele içinde geçen büyük bir kahraman ve gâzidir. Mutaassıp Haçlı ordusuna ağır kayıplar verdirerek, Türklerin, Anadolu topraklarından atılamayacağını ispat etti. Çok hayır işleyip, ahâlinin sevgisini kazandı. Hıristiyan halka da adâlet ve şefkâtle davrandı. Bu yüzden vefâtı Hıristiyan halk için de mâtem oldu.
Kılıç Arslan?ın Anadolu?ya gelişi nasıl Türkler arasında bir bayram havası estirmişse, destan olan hayâtından sonra genç yaşta ölümü de o derece mâteme sebep olmuştur. Kılıç Arslan, on beş senelik saltanat devresinde çok büyük hâdiselerle karşılaşmış, Haçlı seferleri ve Bizans karşısında varlığı tehlikeye düşen Anadolu, Türklüğün bu yeni vatanında yaşamasına vesîle olmak kudretini göstermiştir.
VALİDE SULTANLAR VE HAREM
Onlar, yedi iklime hükmetmiş bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı Devleti hükümdarlarının en değerli varlıkları, analarıydılar. 
Onlar, padişah evinin en yetkili ismi; valide sultandılar! 
Onlar, yaptırdıkları camii, medrese, hastane, külliye, han, hamam ve çeşme gibi hayır eserleriyle Osmanlı Coğrafyası'na mühürlerini vurdular.
Onlar, milletin, dinin ve devletin bekâsı uğruna, ciğerpâreleri çocukları feda edilirken sabrın timsali oldular.
Onlar, Enderun'daki devlet adamlarının eşlerini yetiştirmek suretiyle imparatorluğun her yerine İslâm ahlakının yayılmasını sağladılar. 
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Hayme Ana'dan Gülbahar Hatun'a; Ayşe Hafsa Sultan'dan Hurrem Sultan'a; Safiye Sultan'dan Kösem Sultan'a; Bezmiâlem Valide Sultan'dan Fatma Gülistu Sultan'a kadar Osmanlı İmparatorluğu'na her anlamda "analık" yapan tüm valide sultanların hayatını, dönemin padişahı oğullarıyla olan münasebetlerini, tüm insanlığa mâl olan hayır eserlerini ve vefatlarını, herkesin anlayabileceği roman tadındaki üslubuyla anlatıyor. Şimşirgil, Osmanlı Tarihi'nin en merak edilen ve hakkında en çok konuşulan konusu olan; yüzyıllar boyu birçok padişaha ev sahipliği yapmış ve onların tüm sırlarına şahitlik etmiş Harem'in sessizliğini Valide Sultanlar ve Harem kitabıyla bozuyor.

13 Nisan 2014 Pazar

RAHİME PERESTÜ VALİDE SULTAN
Osmanlı tarihindeki son Valide Sultandır. Osmanlı padişahı Abdülmecit'in eşi ve II. Abdülhamit'in manevi annesiydi.
II. Abdülhamit tahta geçtiğinde vailde sultan oldu. II. Abdülhamit'ten sonraki padişahlar tahta geçtikleri zaman anneleri zaten ölmüş oldukları için Osmanlı tarihindeki son Valide Sultan olarak hatırlanır.
Küçük yaşta saraya ailesi tarafından verilen Piristû Kadın Efendinin asıl adı Rahîme olup Çerkezlerin Ubıh boyunun asilzade ailelerinden olan Gogen'lerdendir. Babası Gogen Gök Bey'dir. Kız kardeşi Fatma Hanım da ünlü göz hekimi Mehmet Esat Işık'ın anneannesidir.
Piristû Kadın Efendi II. Abdülhamit'in öz annesi değildir. Ancak II. Abdülhamit daha 10 yaşındayken annesi Tirimüjgan Sultan'ı kaybedince Piristû Hanım onun bakımını üstlendi. 3 yaşında iken annesi Düzdidil Kadınefendi'yi kaybedenCemile Sultan'ı da o yetiştirdi.II. Abdülhamit manevi annesini çok severdi. II. Abdülhamit 1876 yılında tahta çıktığı sırada manevi annesi Piristû'dan özellikle siyasete karışmamasını rica etmiş ve ricasını yerine getirdiği takdirde el üstünde tutulacağını ve çok nüfuz sahibi olacağına dair söz vermişti. Piristû da bunu kabul etti ve böylece manevi oğlu tahta geçince Valide Sultan oldu. II. Abdülhamit'ten sonraki padişahlar tahta geçtikleri zaman anneleri zaten ölmüş oldukları için Piristû Kadın Efendi Osmanlı tarihindeki son Valide Sultan olarak hatırlanır.
Piristû Kadın Efendi 1891 yılında Topçubaşı Bali Süleyman Ağa'nın hatırasına İstanbul'un Silivrikapı semtinde bulunan Bala Tekkesi Çeşmesini yaptırmıştır. Sapanca Uzunkum'da da bir cami yaptırmıştır.
Piristû Valide Sultan'ın özel hayatına dair çok az kaynak vardır. Ancak torunu Ayşe Sultan'dan giyim kuşam tarzının daha çok alaturka olduğu ve debdeben uzak kaldığı anlaşılıyor.
1904 yılında oğlunun saltanatı devam etmekteyken Maçka'da kendi şahsi sarayı olan Valide Sultan Konağında vefat etti. Eyüp'te Mihrişah Valide Sultan Türbesine defnedildi.