Translate

26 Haziran 2013 Çarşamba

ÇİN- JAPON SAVAŞI 1937-1945
Çin-Japon Savaşı ya da İkinci Çin-Japon Savaşı , ayrıca Japonya'da Mukden Olayı'ndan Japonya'nın teslimiyetine (1945) kadar süren "15 Yıllık Savaşı"adlandırması ve Japonya'nın Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerini Batılı Sömürgecilerden kurtuluş bir savaşı gerçekleştirdiğini iddia eden tarih anlayışına dayanarak "Büyük Doğu Asya Savaşı"  diyen de vardır.
Çin'in iç istikrarsızlığından istifade eden Japonya'nın özellikle Kantō Ordusu kurmay subaylarının yayılma siyasetinden kaynaklanmış ve Çin'de sömürgeci çıkarlarına sahip olan Batı Dünyası'nın hoşnutsuzluk ve kıskançlıklarından uzatılmıştır. Kuomintang lideri Çan Kay Şek, bir yandan Japonların ilerlemesini önlemeye çalışırken diğer yandan da komünistlerin kökünü kazımaya çalışmıştır.
Bu savaşlarda Japon Ordusu'nun göz yaşartıcı gazı Chloroacetophenone Kod adı: Midori=Yeşil, hapşırmacı gazı Diphenylcyanoarsine Kod Adı: Aka=Kırmızı kullanmıştı. Ayrıca hardal gazı Kod Adı: Kii=Sarı 'nın kullanıldığına dair raporlar da mevcuttur.
Sonuç: Japonya ilk olarak Mançurya bölgesini başarıyla işgal etti ancak 1945'te Japonların II. Dünya Savaşı'nı kaybetmesi üzerine Mançurya tekrar Çin'in eline geçti.
 KIZIL ORDU

1918 - 1946 yılları arasındaki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin silahlı kuvvetleri. Rus İç Savaşı'nda Bolşeviklerin silahlı kuvvetleriydi ve 1922 yılında Sovyetler Birliği'nin resmi ordusu oldu.
"Kızıl" ismi İşçi Sınıfı'nı temsil ediyordu. Bu ad 25 Şubat 1946 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Silahlı Kuvvetleri  olarak değiştirildi.
Kızıl Ordu, SSCB'nin ve daha sonra Bağımsız Devletler Topluluğu'nun ordusudur. 1917 yılında Ekim Devrimi'nin ardından dağılan Rus İmparatorluğu'nun yerini almıştır. Gayri resmi olarak Ekim Devrimi sırasında İmparatorluk ordusuna karşı savaşmak için kurulmuş olup 22 Nisan 1917 de köylü ve işçilerin düzenli bir ordu için eğitime başlanması ile resmen kurulmuştur. Kurucusu daha sonra Stalin'e karşı yürüttüğü iktidar savaşını kaybedecek olan Lev Troçki'dir.
Kuruluşunda en etkin birimi süvarilerdi. Bunu gelişimi sırasında da korumuş ve tank, uçak, gemi gibi motorize birliklerini her zaman en etkin en güçlü birimi olarak tutmayı başarmıştır. Konvansiyonel gücün önemli bir bölümünü oluşturan kara ordusu da son derece gelişkin tank modelleri ve tank birlikleri yönünden dünyanın en güçlü askeri güçlerinden birini oluşturuyordu.
Orduda subay ağırlıklı askerler yetiştirilirdi. Sergei Bubka gibi subay ve ordu mensupları uluslararası sportif aktivitelerde önemli başarılara imza atmıştır.
İspanya İç Savaşında Alman-İtalyan destekli General Franco kuvvetlerine karşı cumhuriyetçilere, Çin Devrimi sırasında Mao'cu Çin Kızıl Ordusu'na, Küba'nın Amerika'ya karşı direnişine, Vietnam Savaşı'nda Kuzey Vietnam'a , Kore Savaşı'nda Kuzey Kore'ye de katkıda bulunmuştur. İkinci dünya savaşı sonunda Doğu Almanya Silahlı Kuvvetlerinin donanımını ve eğitimini üstlenmiştir.Ordunun II. Dünya Savaşı'nda bütün halkı bünyesine alarak ülkeyi Moskova sınırlarına kadar gelmiş olan Alman işgalinden kurtarması ve ülkenin toparlanmasına yardım etmesi en parlak başarısı sayılır. Savaş yılları boyunca ülkenin tüm kaynaklarını seferber eden, topyekün bir savaşı sürdüren Kızıl Ordu, Nazi Almanyası'nın yenilmesinde ve Almanya'daki Nazi rejiminin yıkılmasında etkili olan askeri güçtür. Avrupa'da 6 başkenti Nazi Almanyasından almış bir ordudur ve Nazilerle esas olarak savaşan ordudur öyleki Almanya SSCB'nin dışındaki cephelerde toplam 69 tümen kullanmasına rağmen SSCB de kullandığı tümen sayısı 279'dur. Kızıl Ordu savaşın başında gelişmiş askeri teknolojiden, yeterli miktarda askeri araçtan ve mühimmattan yoksun olarak savaşmıştır. 1942'lerin ortalarına kadar esas olarak askerlerin ve Sovyet halkı zor şartlarda savaşmıştır.11 milyon sivilin ölümü Sovyet halkının da zor şartlarda savaştığının kanıtıdır. Bu yıldan sonra kendi sanayisinde geliştirdiği tankları, uçakları, silahları ve mühimmatıyla savaşmıştır. Bu konuda ilerlemiş,o günün üretim koşulları derecesinde gerçekleştirmiştir. Ordu halkın da desteğini alarak Leningrad'ı 30 ay boyunca savunmuştur. Savaşın dönüm noktası; Almanların gerçek anlamda ilk defa esir verdikleri, 46.000 binadan 41.000'nin yerle bir olduğu, resmi rakamlara göre 750.000, batılı ülkelerin tahminine göre 1.000.000 insanın öldüğü tarihte ki büyük direnişlerinden biri olan 'Stalingrad Muharebesidir'. Almanların 6. Ordusu tamamen yok olması (1943) dünyada Almanların yenileceğine dair ilk ciddi umudu doğurmuştur ki bütün II. Dünya Savaşının gidişatını belirlemiştir. Savaştan sonra 1946 yılında adı Stalin tarafından 'SSCB Silahlı Kuvvetleri' olarak değiştirilmişse de Kızıl Ordu olarak anılmaya devam etmiştir.

25 Haziran 2013 Salı

TARİHİN YARDIMCI BİLİM DALLARINDAN "FELSEFE"
Felsefe veya düşünbilim, sözcük köken olarak Yunanca φιλοσοφία seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen "phileo" ve bilgi, bilgelik anlamına gelen "sophia" sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplin. "phileo"=sevgi "sophia"=bilgi veya bilmek kelimelerinden türemiştir. Philosophia=bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, bilgi severlik, araştırmak ve peşinde koşmak anlamlarına gelmektedir. Filozof da bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişidir.
Buna göre, felsefe Yunanlılar için, ‘bilgelik sevgisi’ ya da ‘hikmet arayışı’ anlamına gelmiştir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel araştırmacıya "filozof" adı verilmiştir.
Felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adâlet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili genel ve temel sorunlarla ilgili yapılan çalışmalardır.Felsefe düşünce sanatı olarak da bilinir.
Filozof sözcüğü philos (sevgi) ve sophia (bilgelik) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Yani bilgeliği seven kişi anlamındadır. Filozoflar, genel anlamda varoluşu, süreçleri ve işleyişi (doğa, sosyal yaşam, matematik vs.) açıklamak için düşünen, bu düşünme eyleminden mantıksal yeni (farklı) sonuçlara varan ve bu sonuçları ifade etmek için yeni tanımlar ve yeni bilgi üreten kişidir. Filozoflar hayata yeni sözler, cümleler ve bilgiler koyarak insan yaşamında önemli bir yer edinmişlerdir. Öğüt verici bilgileri ile insanların hayatlarında daha kolay bir yaşam için uğraş vermişlerdir.
TARİHİN YARDIMCI BİLİM DALLARINDAN "ARKEOLAJİ"
 Kazı vb. yöntemlerle ortaya çıkarılan tarihî yapıtları kültürel, sanatsal ve tarihsel yönden inceleyen bir bilimdir. Türkçeye yanlış bir şekilde "kazıbilim" olarak çevrilmiş olsa da, kazı arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler.
Arkeoloji Yunancadaki ἀρχαῖος ar(ch)kaios: eski, eskiden kalma ve ό λόγος logos: bilgi, bilim, öğreti, öğretme, tanımlama, ortaya koyma kelimelerinden türemiştir.; kelime anlamı olarakda: Eskinin-Bilgisi, -Bilmi, -Öğretisi, -Tanımlanması ve -Ortaya Çıkarılması anlamlarına gelebilmektedir.
Arkeoloji kendi içinde birçok farklı bilim dalını barındırmaktadır. Bunlar arasında tarihöncesi (prehistorya) arkeolojisi, klasik arkeoloji, protohistorya ve önasya arkeolojisi, mısır arkeolojisi, tevrat arkeolojisi, ortaçağ arkeolojisi sayılabilir. Arkeoloji, yazılı tarihten önce ve sonra yaşamış insanlara ilişkin bilgi edinme olanağı sağlaması açısından özellikle önemlidir. Bu bilim dalının uzmanları olan arkeologlar, araç, eşya ve yapı kalıntılarını inceleyerek, eski insanların nasıl yaşadıklarını anlayabilirler.
Arkeologlar çalışmalarını çoğunlukla eskiden insanların yaşadığı varsayılan yerleşimleri gün yüzüne çıkararak yürütürler. Yıkılan bir kentin üstüne yenisi yapıldığından, eski kentler genellikle toprağın altında kalır ve üst üste kurulan yerleşmelerin mimari (özellikle kerpiç) yıkıntıları zamanla bir tepe oluşturur. Bu tür tepeler Türkiye'de höyük, Yunanistan'da "Magula", Yakındoğu'da "Tell", İran'da "Teppe" olarak adlandırılır.
Ülkemizdeki Alacahöyük,Yalıhüyük ve Çatalhöyük gibi eski yerleşmeler birer höyüktür. Ancak her arkeolojik buluntu yeri bir höyük değildir. İnler, düz yerleşme yerleri, antik kentler de arkeolojinin araştırma alanları arasında yer alır.
Tarihöncesi arkeolojisi yazının ortaya çıkmasından önceki dönemleri inceler. Bu incelemede kazılar çok büyük bir dikkatle yürütülür. Tarihöncesi dönemden günümüze kalan çanak çömlek parçaları, taş araçlar, mimari kalıntılar ya da organik kalıntılar çok önem taşımaktadır.
VASCO DA GAMA
 (1469, Sines, Portekiz - ö. 24 Aralık 1524, Kochi , Hindistan), Keşifler Çağı'nda yaşamış, Avrupa'nın en başarılı kaşiflerinden olan, Avrupa'dan çıkıp doğrudan Hindistan'a giden ilk kişi olarak bilinen, Portekizli denizcidir.
Portekiz kralı I. Manuel'e bağlı olarak, Doğu'nun hazinelerine ve hristiyanlar için kutsal olduğuna inandıkları Hindistan topraklarına ulaşmakla görevlendirilmiştir. 1497'de, kendisinden önce Bartelemeu Dias
'ın keşfettiği ve Afrika'yı dolanan Ümit Burnu'nu kadar uzanan deniz yolunu geliştirerek, Denizci Henri'nin başlattığı Portekiz deniz keşiflerine bir yenisini eklemiştir.
Avrupalıların Hindistan'a deniz yoluyla ulaşabilmeleri, Osmanlı Devleti'nin ve İran'ın ticari alandaki üstünlüklerine son vermiş, deniz ticaretinde Avrupalıların üstünlüğü ele geçirmesini sağlamıştır.
Gittiği yerlerde müslüman gemilerine karşı, özellikle hac'dan gelen zengin gemilere karsı korsanlık yapmış, Calicut, Mombasa, ve Malindi gibi liman şehirlerinde, yerel halkla savaşıp, bu şehirleri topa tutmuştur. 1998 yılında Hindistan hükumeti Gamanın Hindistan'a ilk geldiği yer olan Calicut'ta özellikle ülkeye ve bölgeye turist çekmek amacıyla bu kutlamaları yapmak istiyor fakat başta Hindistan Komünist Partisi olmak üzere halk Vasko da Gamanın gelmesiyle köleleştirme ve emperyalist sömürü döneminin başladığını söyleyerek bu kutlamalara karşı ayaklanıyor ve gösteriler düzenliyorlar. Bundan dolayıda 500. yıl kutlamaları Hindistan'da kutlanamıyor ve hükumet geri adım atmak durumunda kalıyor. Ancak tüm bunlara rağmen Vasco da Gama Portekizlilerin milli kahramanı olduğu için Portekiz'deki kutlamalarda bir değişiklik yapılmıyor hatta bu kutlamalar daha da büyük bir şekilde Expo 98 kutlamaları ile birleştiriliyor.
BAHARAT YOLU
Eski çağlarda, Uzakdoğu'yu Batı'ya bağlayan ticaret yollarından biriydi. Baharat günümüzden binlerce yıl önce Doğu ülkelerinde kullanılıyordu. Orta Çağ Avrupası'nda soyluların sofralarına da girince çok önemli bir ticaret ürünü haline geldi, ama pahalı olması nedeniyle ancak varlıklı kimseler satın alabiliyordu. Aslında tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal satışına dayanan baharat ticaretine Çinliler Mîlat'tan önce başlamıştı.
Baharat, Doğu’dan Avrupa'ya iki ayrı yoldan gelirdi. Bunlardan biri Orta Asya üzerinden geçen İpek Yolu'ydu. Ama İpek Yolu asıl olarak eski çağlarda Çin ipeğinin Roma’ya taşındığı yoldu;diğer yol ise, Hindistan ve Seylan'dan (Sri Lanka) Kızıldeniz'deki Akabe Körfezi'ne, Yemen kıyılarına ya da Basra Körfezi'ne gelen denizyoluydu. Bu kıyılardaki limanlarda gemilerden boşaltılan baharat karayoluyla Fenike ve Filistin kıyılarına, Mısır'da İskenderiye'ye ve Karadeniz'e ulaştırılırdı. Sonra yine denizyoluyla Avrupa'ya taşınırdı.
Baharat üreten ülkelere doğrudan ulaşmanın yolları arandı. Sonunda Vasco da Gama 1498'de Ümit Burnu'nu dolaşarak Hindistan yolunu açtı. Kristof Kolomb Batı Hint Adaları'na, Macellan Güney Amerika'yı dolaşarak Doğu Hint Adaları'na vardı. Böylece baharat üreten ülkelere yeni yollar açıldı. Bunun sonucunda baharat ticaretinde Venedik tekeli kırılırken, tarihsel Baharat Yolu da önemini yitirdi.

24 Haziran 2013 Pazartesi

AZTEK İMPARATORU II.MONTEZUMA
O tarihten 1861'e değin Amedeo ve ardılları Sardinya kralları olarak anıldı. Bununla birlikte Piemonte, hanedanın yönetim merkezi ve başlıca güç dayanağı olarak kaldı. Kral Carlo Alberto Mart 1848'de Piemonte Sardinya için Statuto Albertino olarak bilinen yeni bir anayasa çıkardı. Bu belge 17 Mart 1861'de ilk İtalyan parlamentosunca ilan edilen yeni İtalyan Krallığı'nın anayasasının temelini oluşturdu. Carlo Alberto'nun oğlu II. Vittorio Emanuele de birleşik İtalya'nın ilk kralı oldu.