SULTAN II.MAHMUT'UN İDARİ ALANDAKİ REFORMLARI
Sultan Mahmut’tan önce yapılan yeni düzen çalışmaları daha çok orduda ve cemiyetin bazı müesseselerinde yapılmış, fakat hükümet kurumlarının yapısına ve şekillerine dokunulmamıştı. Bu itibarla Sultan Mahmut’un hükümet kurumlarında yaptığı düzen, batılılaşma yolunda yapılan çalışmaların önemli bir merhalesidir. Sultan Mahmut, devletin içte ve dışta karşılaştığı son derece ciddî ve hayatî tehlikelerle karşı karşıya gelmesine rağmen, giriştiği ıslahat etkinliklerinde yılmadan, usanmadan, cesaretle büyük çabalar gösterdi. Özellikle 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kapattıktan sonra kendini daha güçlü hisseden Sultan Mahmut ömrünün son yılarında merkezî idare ve hükümet teşkilatında büyük düzenlemelere giderek “modern” bir devlet teşkilatı ve bürokrasisi kurmaya çalıştı. Bu doğrultudaki çalışmalarıyla Avrupa tarzında bir hükümet teşkilinin ilk örneklerini verdi
Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra Topkapı Sarayı’nda Yeniçerilerin maaşlarının verildiği 3 ayda bir gerçekleşen ulufe merasimleri de tarihe karışmıştı.Ulufe merasimlerinde ve elçilerin kabulünde Divan-ı Hümayun’un toplanması geleneklerininde tarihe karışmasının ardından Sultan II. Mahmut 1834 yılında Divan-ı Hümayu’u lağvetti. Onun yerine Meclis-i Vala ve Meclis-i Vükela’yı kurdu ve bir çok bakanlıklar teşkil edildi. Sadaret kethüdağlığı dahiliye nezaretine, reisülküttaplık hariciye nezaretine, defterdarlık maliye nezaretine çevrildi. Sadrazamlık unvanı başvekile çevrildi. Sadrazam, padişahın mutlak vekili olmaktan çıktı. Bu sıfatla yetkiler nazırlara (bakanlara) geçti. Başvekilliğe ilk defa olarak Rauf Paşa getirildi. Modern manada bakanlıkların kurulmasındaki amaç Avrupadaki gibi kabine sistemine geçişin alt yapısını hazırlamaktı. Şeyhülislamlık hükümet yönetimi ve planlama kurullarının dışında bırakılmıştır. Sultan Mahmud, şeyhülislamlığı, Müslüman olmayan halkların millet örgütlerinin din başkanlığı anlamına benzer bir şekilde bir çeşit islam milletinin din görevlisi haline getirdi. Sadrazamlık kaldırılınca eskiden iki kazasker aracılığı ile o makama bağlı olan kadılıklar ve şeriat mahkemeleri de şeyhülislamlığa bağlandı. Böylece şeyhülislamlık dinsel hukuk genel direktörlüğü diyebileceğimiz bir niteliğe girdi. Eski totaliter din-devlet bileşiminde ilk çatlama ilk ikilenme bu şekilde başladı.
Meclis-i Vâlâ, adalet işlerinden yüksek düzeyde sorumlu bir meclisti. 24 Mart 1838’de Gülhane’de kurulmuştur. Memurların muhakemesi, hükümet ile halk arasındaki davaların görüşülmesi gibi mühim meseleler ile ilgilenen bu meclis, Danıştay ve Yargıtay yetkilerine sahip en önemli organ olarak kuruldu. Başkanlığına eski seraskerler Koca Hüsrev Paşa’nın getirildiği meclis beş üyeden oluşmaktaydı. Başkan ve üyeleri, vezirler ve yüksek rütbe sahipleri arasından seçilirlerdi. Kararlar çoğunluğa göre verilirdi. Oyların eşitliği halinde son söz padişahın olurdu.II. Mahmut devrinin sonlarında, 1838’de bakanlıkların teşkil edilmesiyle modern anlamda bir hükümet şekline doğru yönelme olmuştu. Divan-ı Hümayun’un yerini bakanların teşkil ettiği Meclis-i Vükela veya diğer adı ile Meclis-i Has almaya başlamıştı. Bu meclise Sultan’ın Bakanlar Meclisi anlamında “Meclis-i Has-ı Vükela” da denir. Nazırların toplandığı padişahın hususi danışma kurulu olarak faaliyet gösteren meclistir. Meclis-i Vükela, başvekilin başkanlığında toplanıp önemli devlet işlerini görüşür ve icra işlerinde nezaretler arasında koordinasyonu sağlardı. Nazırların her biri nezaretlerinin görev alanına giren işlerden sorumluydu. Meclis, gerekli gördüğü veya alt kademedeki diğer meclislerin hazırladığı tasarıları ve meseleleri tartışıp gerekli düzeltmeleri yapar, daha sonra sadrazam bunları bir tezkireyle padişahın onayına sunardı.
Sultan Mahmut’tan önce yapılan yeni düzen çalışmaları daha çok orduda ve cemiyetin bazı müesseselerinde yapılmış, fakat hükümet kurumlarının yapısına ve şekillerine dokunulmamıştı. Bu itibarla Sultan Mahmut’un hükümet kurumlarında yaptığı düzen, batılılaşma yolunda yapılan çalışmaların önemli bir merhalesidir. Sultan Mahmut, devletin içte ve dışta karşılaştığı son derece ciddî ve hayatî tehlikelerle karşı karşıya gelmesine rağmen, giriştiği ıslahat etkinliklerinde yılmadan, usanmadan, cesaretle büyük çabalar gösterdi. Özellikle 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kapattıktan sonra kendini daha güçlü hisseden Sultan Mahmut ömrünün son yılarında merkezî idare ve hükümet teşkilatında büyük düzenlemelere giderek “modern” bir devlet teşkilatı ve bürokrasisi kurmaya çalıştı. Bu doğrultudaki çalışmalarıyla Avrupa tarzında bir hükümet teşkilinin ilk örneklerini verdi
Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra Topkapı Sarayı’nda Yeniçerilerin maaşlarının verildiği 3 ayda bir gerçekleşen ulufe merasimleri de tarihe karışmıştı.Ulufe merasimlerinde ve elçilerin kabulünde Divan-ı Hümayun’un toplanması geleneklerininde tarihe karışmasının ardından Sultan II. Mahmut 1834 yılında Divan-ı Hümayu’u lağvetti. Onun yerine Meclis-i Vala ve Meclis-i Vükela’yı kurdu ve bir çok bakanlıklar teşkil edildi. Sadaret kethüdağlığı dahiliye nezaretine, reisülküttaplık hariciye nezaretine, defterdarlık maliye nezaretine çevrildi. Sadrazamlık unvanı başvekile çevrildi. Sadrazam, padişahın mutlak vekili olmaktan çıktı. Bu sıfatla yetkiler nazırlara (bakanlara) geçti. Başvekilliğe ilk defa olarak Rauf Paşa getirildi. Modern manada bakanlıkların kurulmasındaki amaç Avrupadaki gibi kabine sistemine geçişin alt yapısını hazırlamaktı. Şeyhülislamlık hükümet yönetimi ve planlama kurullarının dışında bırakılmıştır. Sultan Mahmud, şeyhülislamlığı, Müslüman olmayan halkların millet örgütlerinin din başkanlığı anlamına benzer bir şekilde bir çeşit islam milletinin din görevlisi haline getirdi. Sadrazamlık kaldırılınca eskiden iki kazasker aracılığı ile o makama bağlı olan kadılıklar ve şeriat mahkemeleri de şeyhülislamlığa bağlandı. Böylece şeyhülislamlık dinsel hukuk genel direktörlüğü diyebileceğimiz bir niteliğe girdi. Eski totaliter din-devlet bileşiminde ilk çatlama ilk ikilenme bu şekilde başladı.
Meclis-i Vâlâ, adalet işlerinden yüksek düzeyde sorumlu bir meclisti. 24 Mart 1838’de Gülhane’de kurulmuştur. Memurların muhakemesi, hükümet ile halk arasındaki davaların görüşülmesi gibi mühim meseleler ile ilgilenen bu meclis, Danıştay ve Yargıtay yetkilerine sahip en önemli organ olarak kuruldu. Başkanlığına eski seraskerler Koca Hüsrev Paşa’nın getirildiği meclis beş üyeden oluşmaktaydı. Başkan ve üyeleri, vezirler ve yüksek rütbe sahipleri arasından seçilirlerdi. Kararlar çoğunluğa göre verilirdi. Oyların eşitliği halinde son söz padişahın olurdu.II. Mahmut devrinin sonlarında, 1838’de bakanlıkların teşkil edilmesiyle modern anlamda bir hükümet şekline doğru yönelme olmuştu. Divan-ı Hümayun’un yerini bakanların teşkil ettiği Meclis-i Vükela veya diğer adı ile Meclis-i Has almaya başlamıştı. Bu meclise Sultan’ın Bakanlar Meclisi anlamında “Meclis-i Has-ı Vükela” da denir. Nazırların toplandığı padişahın hususi danışma kurulu olarak faaliyet gösteren meclistir. Meclis-i Vükela, başvekilin başkanlığında toplanıp önemli devlet işlerini görüşür ve icra işlerinde nezaretler arasında koordinasyonu sağlardı. Nazırların her biri nezaretlerinin görev alanına giren işlerden sorumluydu. Meclis, gerekli gördüğü veya alt kademedeki diğer meclislerin hazırladığı tasarıları ve meseleleri tartışıp gerekli düzeltmeleri yapar, daha sonra sadrazam bunları bir tezkireyle padişahın onayına sunardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder