Translate

11 Ekim 2013 Cuma

DİL DEVRİMİ
Dil yenileşmesi görüşleri Kurtuluş Savaşı döneminde ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında geri plana çekildi. Atatürk'ün 1931'den önce bu konuda net bir tavrı görülmez. 1932 yılında ise Türk Dil Kurumu'nun açılması ile dil devrimi hız kazanır. Türk Dil Kurumu'nun açılışından sonra 1932 yılında meclis açılış konuşmasında "Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz. Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın, dikkatli, ilgili olmasını isteriz." sözleri ile Dil Devrimi'ne dikkat çekmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün en başta gelen ilgi alanlarından biri tarih diğeri ise dildi. Türk dilindeki sorunu pek çok aydın gibi o da görüyordu. 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurdu. Bu cemiyetin görevlerinde biri de dildeki sözcükleri araştırmak ve yabancı sözcüklerin yerine Türkçelerini bulmaktı. Her ilde valilerin başkanlığında sözcük tarama faaliyetleri başlatıldı. Bir sene içinde 35,000 yeni sözcük haznesi kaynağı oluştu. Bilim adamları da bu sırada 150 eski eseri araştırmış ve o güne değin Türkçede hiç kullanılmayan sözcükleri toplamıştı. 1934 yılında tespit edilen 90,000 sözcük Tarama sözlüğünde toplanarak yayınlandı. Arapça kökenli kalem sözcüğü yerine yerel şivelerde kullanılan farklı öneriler gelmişti (yağuş, yazgaç, çizgiç, kavrı, kamış, yuvuş,...). Akıl kelimesi için 26, Hediye sözcüğü için ise 77 farklı öneri gelmişti. Sonunda hediye sözcüğü yerine Türkçe kökenli Armağan sözcüğü seçildi.
1929 yılında başlatılan "Dil Encümeni" çalışmaları 1932 yılında Atatürk'ün kurduğu "Türk Dilini Tetkik Cemiyeti"nin kurulması ile sonuçlandı. Bu cemiyetin iki temel amacı olacaktı. Birincisi Türk dilinin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılarak özüne dönmesini sağlayarak konuşma dili ile yazı dili arasındaki ayrımı ortadan kaldırmak ve sadece eğitimli kesimin değil vatandaşların tamamının kendi konuştuğu dil ile yazabilmesini ve okuyabilmesini temin etmek. Bunun için Arapça ve Farsçsa'dan zamanla dilimize yerleşmiş Türkçeye yabancı dil bilgisi kuralları ve yapıların kullanımdan kaldırılarak yerine doğru Türkçelerinin konmasını sağlanacaktı. Halk şivelerinden taramalar yapılarak terim haznesi meydana getirilecekti. İkinci amacı ise olan ölü dillerin mukayeselerinin yapılıp ortaya çıkarılmasıydı.

Türkçenin sözcük varlığındaki sadeleştirmeler zamanla Türkçeleşmiş ve edebi eserlerde kullanılan yabancı kökenli sözcüklerin tasfiye edilerek yerlerine bazen Türkçe dil kurallarına bile uymayan zorlama kelimelerle değiştirilmeye çalışılması dilin kültürel ve tarihsel kaynaklardan kopması tehlikesini doğurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder