Translate

28 Eylül 2013 Cumartesi

DEFDERDARLIK
Defterdarlar: Fatih Kanunnâmesi’ne göre defterdar, padişahın malının vekilidir. Defterdarlık teşkilâtına “Bâb-ı Defterî” de denilir. Başdefterdardan sonra Anadolu malî işlerini görmek için Anadolu Defterdarı geliyordu. Yavuz Sultan Selim devrinde, buraların malî işlerini görmek üzere, Halep’te bir defterdarlık daha kuruldu. Fakat bu, devlet merkezinde değildi. On altıncı yüzyıl ortalarında, devlet merkezinde, Şıkk-ı Sânî adı ile bir defterdarlık daha kurulmuştur. Bu şekilde Başdefterdar, Anadolu Defterdarı ve Şıkk-ı Sânî isimlerinde üç defterdarlık olmuştur.Dîvân-ı hümâyûn, sabah erkenden toplanır ve kuşluk zamanına ve bazen de öğleye kadar devam ederdi. Dîvân-ı hümâyûna gelecek olan devlet adamları, sabah namazını çoğu zaman Ayasofya Camii'nde kılar, Yeniçeri ocağı ile süvari bölük ağaları ve bir miktar yeniçeri, sarayın Bâb-ı Hümâyûn denilen ve Ayasofya Camii'ne bakan kapısı önünde iki sıra üzerine dizilirler, dîvân erkânı, namazdan sonra buradaki yerlerini alırlardı. Bu sırada duacı dua ettikten sonra Bâb-ı Hümâyûn kapıcıları, kapıları açarlardı. Dîvân-ı hümâyûnda, dîvân üyelerinden başka Reis-ül Küttab, çavuşbaşı, kapıcılar kethüdası, büyük ve küçük tezkireciler ve tercümanlar hizmet görürlerdi. Dîvânda nişancı, tuğra çekilmesi lâzım gelen ferman, berat, menşur gibi evraka tuğra çekerdi. Örfî işleri ise, veziriâzam kararlaştırırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder