Translate

4 Nisan 2014 Cuma

SAİD HALİM PAŞA
1863 yılında Kahire'de doğmuştur. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın dört oğlundan biri olan Mehmet Abdülhalim Paşa'nın oğludur. Sait Halim Paşa ilk ve orta tahsilini Kahire'de özel olarak yapmış, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir. Daha sonra İsviçre'de beş yıl siyasal bilgiler öğrenimi görmüştür.
1888'de Mîr-i Mîran rütbesi ile ve Mecîdî nişanı ile Şûra-yı Devlet (Danıştay) âzâsı olmuştur. Kendisine, 1889'da II. ve 1892'de I. rütbe Osmânî ve 1899'da murassa Mecîdî nişanı, 1900'de de Rumeli Beylerbeyi pâyesi verilmiştir. 1908'de ise bulunduğu Şûrâ-yı Devlet âzâlığından kadro dışı bırakılmış, ancak aynı dönemde Belediye genel seçimlerinde Yeniköy belediye dairesi reisliğine tayin olunmuştur. Daha sonra ise Cemiyet-i Umumiye-i Belediye ikinci reisliği, 1908'de de Âyân Meclisi âzâlığı yapmıştır. 23 Ocak 1912-23 Temmuz 1912 tarihlerinde Şura-yı Devlet reisliği de kendisine verilmiştir.
Sait Halim Paşa 1912'de reislikten çekilmiştir. Bu sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin genel sekreterliğine seçilmiş, Mahmut Şevket Paşa'nın sadrazamlığı sırasında 1913'de de 2. defa Şûrâ-yı Devlet reisliğine ve üç gün sonra Hariciye Nezareti'ne (Dışişleri Bakanlığı'na) atanmıştır. Mahmut Şevket Paşa'nın şehit edilmesinden sonra 1913'de Sadrazamlığa (Başbakanlığa) getirilmiştir.
Sait Halim Paşa, 1913 Eylül'ünde, Bulgarlarla Edirne'nin Osmanlı Devleti'nde kalması ve Meriç nehri hudut olmak üzere sulh imzalanması hizmeti sebebi ile Padişah tarafından İmtiyaz Nişanı ile onurlandırılmıştır.
Osmanlı Devleti 1914 yılında tarafsızlığının ihlal edilmesi nedeni ile I. Dünya Savaşı'na katıldı. Bu süreçte Almanya sefiri Baron Wangenheim ile Yeniköy'de Sait Halim Paşa Yalısı'nda ittifak anlaşması imza edilmiştir. 1915'te Hariciye Nazırlığı'ndan, 1917'de Sadrazamlıktan çekilmiştir (yerine Talat Paşa geçmiştir).
1919 Mart ayında harp ilanı sırasındaki bazı kabine azaları ve Sait Halim Paşa tutuklanmış, Paşa, diğer milletvekilleri ile beraber tahliye olunduktan sonra Roma'ya gitmiştir. 6 Aralık 1921'de bir Salı günü akşamı araba ile evinin kapısına geldiği sırada Ermeni komitacının silahlı saldırısına uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Naaşı İstanbul'a getirilmiş ve 30 Aralık 1921 günü Yeniköy'deki yalısından alınarak büyük bir törenle II. Mahmut Türbesi'nin bahçesine defnedilmiştir.
OSMANLI-ALMAN GİZLİ ANTLAŞMASI
I. Dünya Savaşı'na girerken Osmanlı yönetimi üzerinde artan Alman etkisini ittifakla sonuçlandıran ve Osmanlı Devleti'ni resmen İttifak Devletleri safında savaşa sokan gizli ittifak antlaşmasıdır.
2 Ağustos 1914'te İstanbul'da imzalanmıştır. Osmanlı tarafından antlaşmayı Sait Halim Paşa, Almanya adına ise Alman Büyükelçisi Baron Wangenheim imzalamıştır. Bu antlaşmaya Said Halim Paşa'nın Yeniköy'deki yalısı ev sahipliği yapmıştır. Aynı gün ülke çapında seferberlik ve sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Antlaşmaya göre Osmanlı ve Almanya, Avusturya-Sırbistan savaşına tarafsız kalacak; Rusya, Almanya'ya karşı bir saldırı hareketinde bulunursa Osmanlı da savaşa girecek, Osmanlı Devleti'ne herhangi bir saldırı olursa da Almanya Osmanlı'ya yardım edecekti.
Anlaşma maddeleri şöyledir:
1. Anlaşma tarafları Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasındaki mevcut ihtilafta tarafsız kalmayı taahhüt eder.
2. Rusya faal askeri adımlarla müdahele eder ve Avusturya-Macaristan dolayıyla casus foederis ile Almanya’yı karşısına alırsa, Türkiye de casus foederis'e tabidir.
3. Almanya savaş durumunda askeri misyonunu Türkiye’de bırakacaktır. Anında yürürlüğe girmiş olan, Türk Savaş Bakanı Ekselansları ve Alman Askeri Misyon Şefi arasında gerçekleşen önceki anlaşmalara göre, Türkiye adı geçen askeri misyonun Türk ordusunun genel komutasında etkin nüfuz sahibi olacağını garanti eder.
4. Tehdit durumunda ve gerekli olduğunda Almanya Osmanlı İmparatorluğu topraklarını silahlı kuvvetlerle savunmayı taahhüt eder.
5. İşbu anlaşma iki ülkeyi mevcut ihtilaftan doğabilecek uluslararası karışıklıklardan korumak için yapılmıştır; belirtilmiş tam yetkili kişiler tarafından imzalandığı andan itibaren yürürlüğe girer ve 31 Aralık 1918 tarihine kadar, mevcut tüm kararlarla bağlayıcıdır.
6. İmza taraflarından herhangi biri anlaşma bitim tarihinden altı ay öncesine kadar anlaşmanın iptal olacağını bildirmezse anlaşma beş yıl daha uzamış olur.
7. İşbu belge Alman Kayser Ekselansları, Prusya Kralı ve Osmanlı İmparatoru Ekselansları tarafından tasdik edilecektir. Tasdikler imza tarihinden bir ay sonra takas edilecektir.
8. İşbu anlaşma gizli kalacaktır ve imza taraflarının biri tarafından ancak diğer tarafın onayı ile yayınlanabilir.
ANASTASİOS PAPULAS
(1859- Mart 1935) Kurtuluş Savaşı (1919-1922) sırasında Anadolu'daki Yunan kuvvetleri başkomutanı olan tümgeneral.
1859'da doğan Anastasios Papoulas, Yunan Kralı Konstantin ile yakın arkadaşlık kurarak 20'li yaşlarında siyasete atıldı. 1920 sonlarında Kostantin tarafından Anadolu'daki Yunan kuvvetlerinin komutanlığına tayin edildi. Onun batı Anadolu'yu kontrol altına almak için başlattığı ilk taaaruz Ocak 1921'de I. İnönü Muharebesi'nde İsmet İnönü tarafından durduruldu. Anastasios Papoulas ordusunu güçlendirerek başlattığı ikinci taarruz ise İsmet Paşa tarafından II. İnönü Muharebesi ile tekrar durduruldu. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri'nde Türk Kuvvetleri'ni geri çekilmeye zorlayarak Kütahya, Eskişehir ve Afyonkarahisar'ı işgal etti. Sakarya Meydan Muharebesinde ise Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusuna yenildi. Anastasios Papoulas 1922'de savaş bittikten sonra Yunan Cumhuriyetini kurmak düşüncesiyle şiddetli bir monarşi aleyhtarı olarak 30'lu yılların başına kadar Venizelos hükümetini destekledi. Onun siyasetteki başarısızlığı sonraki yıllarda vatan hainliği ile suçlanmasına yol açtı. 1935'te askeri darbe hazırladığı suçlamasıyla çıkarıldığı mahkeme sonucunda idama mahkûm edildi ve cezası infaz edildi.
SAKARYA SAVAŞI SONRASI
Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289'dur. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007'dir. Sakarya Meydan Muharebesinde çok fazla subay kaybı olduğu için bu Muharebeye “Subay Muharebesi” adı da verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk bu muharebe için "Sakarya Melhame-i Kübrası" yani kan gölü, kan deryası demiştir.
Yunanlılar için geri çekilmek haricinde başka bir seçenek kalmadı. Geri çekilirken Türk sivil halkına karşı yaptığı tecavüzler, kundaklamalar ve yağmacılık sonucunda 1 milyonun üzerinde sivil Türk evsiz ve barksız kaldı.
Mayıs 1922'de Yunan Ordusu Başkomutanı General Anastasios Papoulas ve kurmay heyeti istifa etti. Yerine General Georgios Hatzianestis atandı.
Mustafa Kemal Atatürk ünlü "Hattı Müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır.Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz." sözünü bu savaşa atfen TBMM'de söylemiştir. Savaşın ardından Albay Fahrettin Altay, Albay Kazım Fikri Özalp, Albay Mehmet Selahattin Adil ve Albay Mehmet Rüştü Sakarya, Mirliva (Tuğgeneral)liğe terfi etti. Mustafa Kemal Paşa ise TBMM tarafından Mareşal rütbesine terfi ettirildi ve Gazi ünvanı verildi.
Atatürk, Sakarya Meydan Muharebesi'ne kadar bir askeri rütbesi olmadığını, Osmanlı Devleti tarafından verilmiş olan rütbelerin yine Osmanlı Devleti tarafından alınmış olduğunu belirtir. Nutuk'ta şu ifadeleri kullanır: "Sakarya muharebesi neticesine kadar, bir rütbei askeriyeyi haiz değildim. Ondan sonra, Büyük Millet Meclisince Müşir (mareşal) rütbesi ile Gazi unvanı tevcih edildi. Osmanlı Devletinin rütbesinin, yine o devlet tarafından alınmış olduğu malûmdur."
Sakarya Savaşı,Türk Tarihi'nde bir dönüm noktasıdır.
  1. Sakarya Savaşı'nın kazanılmasıyla,Türk Milleti'nin genel savaşın kazanılacağına olan inancı yerine gelmiştir. İstanbul'da,tüm camilerde Sakarya Şehitlerine mevlütler okunmuştur. O ana kadar, Ankara'ya mesafeli duran İstanbul Basını'nda dahi bir sevinç duygusu oluşmuştur.
  2. Uluslararası toplumun (özellikle İngiltere'nin) TBMM güçlerine bakışı değişmiş ve Yunanistan, arkasındaki İngiltere desteğini kaybetmiştir.
FEVZİ ÇAKMAK'IN CUMHURİYET DÖNEMİ
"Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekilliği"nin kaldırılmasıyla 30 Ekim 1924'e kadar TBMM'de İstanbul Milletvekilliği görevine devam etti. Mustafa Kemal Paşa'nın askerlik yapanların siyasete karışmamaları gerektiğine dair talimatından sonra, 31 Ekim 1924'te askerlik görevini, siyasete tercih ederek İstanbul Milletvekilliği'nden istifa etti.
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği görevini 23 yıl yaptıktan sonra 12 Ocak 1944'te 68 yaşında Askerî ve Mülkî Tekaüt Yasası'na göre Tahdit-i Sin yani yaş haddinden dolayı emekliye sevk edildi.
1946 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden bağımsız aday olarak TBMM'de VIII. Dönem İstanbul Milletvekili seçildi. 5 Ağustos 1946'da milletvekili seçilerek 22 sene sonra tekrar Meclise katılan Fevzi Paşa, Demokrat Parti genel başkanı Celal Bayar'ın dönemin Cumhurbaşkanı'nın demokratik seçimlere izin vermesi için söylediği "Devr-i Sabık yaratmayacağız" (yani iktidara geldikten sonra yapılan yanlışların ve yolsuzlukların hesabını sormayacağız) demesinden sonra partisinden istifa ederek, 19 Temmuz 1948'de Osman Bölükbaşı ile birlikte Millet Partisi'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı.
10 Nisan 1950 tarihinde vefat etti. Cenazesi 12 Nisan 1950'de Eyüp Sultan Camiinden kaldırılırken, cenaze namazında yüzbinlerce vatandaş bulundu. Cenazesi İstanbul'daki Eyüp Sultan Mezarlığında Küçük Hüseyin Efendi dergahı türbesine defnedildi ve ailesinin isteğiyle Ankara'daki Devlet Mezarlığı'na nakledilmedi. Mareşal Çakmak, Fitnat Çakmak (1892-1969) ile evli ve Nigar (1909-21 Ocak 1982) ile Muazzez adlarında iki kız çocuk babasıydı.
İSTİKLAL MADALYASINI KİMLER ALDI ?
15 Mayıs 1919’dan 9 Eylül 1922 tarihine kadar süren Kurtuluş Savaşı’nda cephede veya cephe gerisinde kahramanlık ve fedakarlık gösterenlere İstiklal Madalyası verilmiştir.
20 Kasım 1920’den itibaren 1926 yılına kadar, milletvekili, kuvay-ı milliyeci, PTT memuru, mülk-i amir ve askerlerden oluşan toplam 6920 kişi TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir. 1968’de 1005 sayılı yasanın (1 Mart 1968 tarihi itibariyle) kabulüne kadar geçen 47 yıl içinde 17.557’si subay-astsubay ve 77.704’ü erbaş ve er olmak üzere toplam 95.261 kişiye “İstiklal Madalyası” verilmiştir.
30 Ocak 1929 gün ve 3579 sayılı kanun gereğince; Kurtuluş Savaşı'nda milli orduda görev alan alay sancaklarına da birer İstiklal Madalyası verilmiştir.
Türkiye'de ayrıca İstiklal Madalyası sahibi iki şehir ve bir ilçe bulunmaktadır. Bunlar Kahramanmaraş Gaziantep ve İnebolu'dur. Gaziantep 2008 yılında istiklal madalyasını alabilmiştir.
Kahramanmaraş, 21 Ocak 1920 – 11 Şubat 1920 arasında kurtuluş mücadelesi vererek şehri Fransız işgalinden kurtaran halkın kahramanlığı nedeniyle 5 Nisan 1925’te kırmızı şeritli istiklal madalyası ile ödüllendirildi. Kurtuluş Savaşı sonrasında Meclis’ten gelen "şehirde Kurtuluş Savaşı’na katılanların bildirilmesi" şeklindeki yazı üzerine toplanan şehrin ileri gelenlerinin
“Maraş'ta Milli Mücadele'ye katılmayan tek bir fert bile yoktur”
cevabı üzerine TBMM, madalyayı fertlere değil bütün şehir halkına verme kararı almıştır. 1925’ten beri 12 Şubat’ta gerçekleşen törenlerde şehrin İstiklal Madalyası bayrağa törenle takılarak bu olay canlandırılır.
İnebolu ise 9 Nisan 1924 tarihli TBMM kararıyla İnebolulu kayıkçıların gayretleri ve başarıları nedeniyle beyaz şeritli istiklal madalyası ile ödüllendirilmiştir. Madalya, İnebolu Belediyesi’nde muhafaza edilmektedir. Her yıl 9 Haziran'da tören alanında istiklal madalyası ile birlikte verilen berat açılıp okunur
KAZIM KARABEKİRİN SİYASİ KARİYERİ
15 Ekim 1922'de Ankara'ya gelen Kâzım Karabekir, Edirne Milletvekili sıfatı ile 30 Ekim'den itibaren meclis çalışmalarına devam etti. 17 Şubat 1923'de Türkiye'de ilk defa toplanan İzmir İktisat Kongresine başkanlık yaptı ve 29 Haziran 1923'de TBMM'nin İkinci Devresi'nde İstanbul Milletvekili seçildiği dönemde; Doğu Cephesi komutanlığı görevini de fiili olarak devam ettirmekte idi. 21 Kasım 1923'de "Milli Mücadelemizde Siyasi ve Savaş Yararlılığı" görülenlere verilen yeşil ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Kâzım Karabekir Paşa 21 Ekim 1923'de "1.Ferik" (Orgeneral) rütbesine yükselerek, son askeri görevi olan I. Ordu Müfettişliğine atandı. 26 Ekim 1924'de bu görevinden istifa ederek sadece siyasi alanda faaliyet gösterdi.
Kâzım Karabekir, 9 Kasım 1924'te CHP'den istifa ederek 17 Kasım'da TPCF (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası) kurucuları arasında yer aldı ve bir süre sonra da bu partinin genel başkanı oldu. Korgeneral (Ferik) İsmet Paşa Hükümeti'nin Takrir-i Sükun Kanunu çıkarmasından sonra Doğu'da Şeyh Said İsyanı çıkmış ve bu isyanda TPCF'nin de rolü olduğu iddia edilmişti. İsmet İnönü başkanlığındaki hükûmet tarafından bu olay bahane edilerek 5 Haziran 1925'te Bakanlar Kurulu kararı ile tüm muhalif gazeteler ve partilerle birlikte TPCF de temelli kapatıldı. Ayrıca Kâzım Karabekir, Haziran 1926'da Mustafa Kemal'e düzenlenen İzmir suikasti girişimi ile ilgili olarak tutuklandı ve İstiklal Mahkemesi'nde idam ile yargılanıp, beraat etti.
1927'de TBMM'nin ikinci Dönemi sona erince milletvekilliği son buldu, ve ordu açığında iken 5 Aralık 1927'de "Müşir" rutbesine hazırken emekliye sevkedildi. Bu dönemden sonra uzun bir süre politikadan uzaklaştırılarak inzivaya çekilmek zorunda bırakılan Karabekir Paşa, yönetimle olan anlaşmazlığı yüzünden sıkıyönetim altında tutulması istenen 84 kişilik "muhalifler" listesinin başında yer aldı.10 sene sürekli takip ve gözaltında tutuldu ve hatıralarını yazdığı "İstiklal Harbimiz" adlı eseri zamanın hükûmetinin kararıyla "Takrir-i Sükun" kanunu uyarınca toplatılıp yakıldı. Belki de en sıkıntılı yıllarını bu dönemde geçiren Kâzım Karabekir, sıkıntılı günlerin ardından Atatürk'ün vefatının ardından 26 Ocak 1939'da İstanbul Milletvekili seçildi. 1943 yılında yeniden milletvekili oldu ve 5 Ağustos 1946'da yapılan TBMM başkanlık seçimlerinde Meclis Başkanı seçildi. Kâzım Karabekir, 26 Ocak 1948 yılında 66 yaşında iken geçirdiği bir kalp krizi sonucu, Ankara'da vefat etti. Törenle Cebeci Askeri Şehitliği'ne defnedilen cenazesi sonraki yıllarda Devlet Mezarlığı'na nakledilmiştir.
Kâzım Karabekir Paşa, askerlik yaşamı boyunca büyük başarılar kazanmış ve bu başarıları sonucu Türkiye'nin bugünkü Kuzeydoğu sınırlarını çizen bir Türk Komutanı ve siyasi bir kişiliktir. Ayrıca Bulgarca, Fransızca, Almanca ve Rusça konuşabilmekteydi. 1. Dünya Savaşı sonunda Mustafa Kemal Paşa ile birlikte efsanevi üne sahip olan en önemli komutanlardan biri, Kâzım Karabekir Paşa'dır.