Translate

29 Mart 2014 Cumartesi

SATUK BUĞRA HAN DESTANI
İslam Peygamberi Muhammed bin Abdullah kanatlı atı Burak'ın sırtında göklere yükseldiği ‘miraç gecesinde’ gök katlarında kendinden önceki Peygamberleri görür. Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail (جبرائيل Cibrâ'îl veya جبريل Cibrîl)'e bunun kim olduğunu sorar. Cebrail
"Bu Peygamber değildir. Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur. Türkistan`da sizin dininizi yayacak olan bu ruh ‘Abdülkerim Satuk Buğra Han’ adını alacaktır."
der.
İslam peygamberi Muhammed yeryüzüne döndükten sonra her gün islamiyeti Türk ülkesine yayacak bu insan için dua eder. Muhammed bin Abdullah'in arkadaşlarıda bu ruhu görmek isterler. Muhammed dua eder. Başlarında Türk başlıkları bulunan, kırk silahlı atlı görünür. Abdülkerim Satuk Buğra Han ve arkadaşları selam verip uzaklaşırlar. Bu olaydan üç asır sonra Satuk Buğra, Kaşgar hanının oğlu olarak dünyaya gelir.
Satuk Buğra'nın doğduğu gün yer sarsılmış, mevsim kış olduğu halde bahçeler, çayırlar çiçeklerle örtülmüştür. Falcılar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağını söyleyip öldürülmesini istemişlerdir. Satuk Buğra'ın annesi; "Müslüman olduğu zaman öldürürsünüz." diyerek oğlunu ölümden kurtarmıştır.
Satuk Buğra 12 yaşında iken, arkadaşlarıyla birlikte ava çıkmaya başlar. Avda oldukları bir günde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken arkadaşlarından uzaklaşır. Kaçan tavşan durur ve yaşlı bir insan konumu alır. Satuk Buğra'nın daha sonra Hızır (الخضر al Khidr) olduğunu anladığı bu yaşlı kişi Satuk Buğra'ya Müslüman olmasını öğütler ve İslamiyeti anlatır. Onlar böyle yazdı, ve tekrar noktada Allah'ın Peygamberi konuşur: "Awwaly man aslama min at-Turk." (Türklerin arasında İslâm ilk olandı).
Satuk Buğra, Kaşgar hükümdarı olan amcası Harun Buğra Han (Harún Bughra Khán)'dan islamiyeti kabul etmesini ister. Kaşgar hanı, müslüman olmayı kabul etmez. Satuk Buğra'nın işareti ile yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür. Türkistan'da İslâm Peygamberi Muhammed bin Abdullah'ın ölümünden 333 yıl sonra ilk Satuk 12 yaşında iken İslam dinini benimser ve Abdülkerim ismi verilir. Satuk Buğra hükümdar olur ve bütün Türk askeri onun iradesinde İslamiyeti kabul ederler. Abdülkerim Satuk Buğra Han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir.
Olağanüstü olaylarla ilgili anlatılara göre Abdülkerim Satuk Buğra Han'ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılınçı varmış ve savaşırken etrafına ateşler saçıyormuş. Abdülkerim Satuk Buğra Han Tanrıdan davet almış bu sebeble Kaşgar'a dönmüş ve hastalanarak burada ölmüştür. Onun yaşamını bitirdiği son gün, Hicrî 344 Milâdi 955'dir
DOĞU KARAHANLILARIN BÖLÜNÜŞÜ VE ÇÖKÜŞÜ
1043 yılında yapılan aile toplantısında ayrıca, eski Büyük Kağan II. Ahmed Han'a da Maveraünnehir, mülk olarak verildi. Fergana'nın bir kısmı zaptedilerek, Bulgar ile Balasagun arasında yaşayan, on bin çadırdan meydana gelen Türkler, 1043 senesi güzünde, topluca İslâmiyet'i kabul etti.
İslam dininin esaslarına bağlı bir hükümdar olan Süleyman Han, 1056'da kardeşi Ortak Kağan Buğra Han, Büyük Kağan Süleyman Han'la anlaşmazlığa düştü. Muhammed Han, Süleyman Han'ı hapsettirip, büyük kağanlığını ilan etti. On beş ay hükümdarlık yapan Muhammed Han, mevkiini büyük oğlu Hüseyin'e bıraktı.
Hüseyin Han'ı, kardeşi İbrahim tahttan indirtip, 1057'de Büyük Kağan oldu. İbrahim Han, 1059'da, hânedandan Yınal Tegin tarafından öldürülünce, Tuğrul Kara Han unvanlı Mahmud bin Yusuf başa geçti. Mahmud Han (1059-1074, Ortak Kağan Tabgaç Buğra Kara Han ve Hasan bin Süleyman, kaybedilen toprakları geri almak için harekete geçtiler. 1068 yılında iki taraf arasında yapılan antlaşma ile, Seyhun hudut kesilerek, Fergana, Doğu Karahanlılara bırakıldı. 1074'te Mahmud Han'ın yerine, oğlu Ömer geçti ise de, ancak iki ay hükümdarlık yapabildi. Büyük Kağan olan Buğra Han Hasan bin Süleyman (1074-1103) devrinin ilk yıllarında; Buke Budraç kumandasındaki Yabaku ve Basmılların da aynı safta olduğu yedi yüz bin düşmana karşı, Ömer bin Mahmud kumandasındaki kırk bin Müslüman askeriyle, büyük bir zafer kazanıldı.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah (1072-1092), 1082'de Maveraünnehir'i zaptedip Özkent'e gelince, Doğu Karahanlı hükümdarı Hasan Han, onun hakimiyetini tanıdı. Hasan Han'dan sonra oğlu Ahmed (1103-1128), hükümdar olup, Abbasî Halifeliği ile münasebetlerde bulundu. Halife Mustahzırbillâh (1094-1118), Ahmed Han'ın istediği beratı verip, ona "Nûruddevle" demiştir. 1128'de Karahıtayları, Kaşgar kenti yakınlarında mağlup eden Ahmed Han, onların batıya doğru ilerlemelerini durdurdu.
Ahmed Han'dan sonra 1128'de hükümdar olan oğlu İbrahim, Karahıtaylardan yardım alarak, rakiplerini yendi. Karahıtaylar, II. İbrahim Han (1128-1158) devrinde Balasagun'u zaptedince, merkez, Kaşgar'a taşındı. Karahıtaylar, kendilerine isyan eden Karluklar'ın üzerine onu gönderdi. 1158'de de, öldürülen II. İbrahim Han'ın yerine oğlu Arslan Han ünvanlı Muhammed ve sonra da torunu Ebü'l-Muzaffer Yusuf geçti. Yusuf Han, 1205'te vefat ettiği sırada, oğlu Ebü'l-Feth Muhammed, Karahıtaylı Kür Han'ın yanında rehin bulunuyordu. Nayman Devleti kurucusu Küçlük tarafından 1207'de kurtarılan Ebü'l-Feth Muhammed, daha sonra Kaşgar'a gönderildi. Ancak, Kaşgar'a varmadan, şehirdeki beyler tarafından yolda öldürüldü (1211). Bu durum, Küçlük'ün, Karahanlı merkezini işgal edip, katliâm yaptırmasına sebep oldu.
Hânedanlık içi mücadele neticesinde bölünen Doğu Karahanlılar, Moğol Naymanlarca işgal edilerek, hakimiyetlerine son verildi. Böylece Türk milletine ve İslâm'a büyük hizmetleri olan Doğu Karahanlılar Devleti ortadan kalktı.
KOLEZYUM
İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan Flavianus Amfitiyatro olarak da bilinen Kolezyum bir arenadır. Usta bir komutan olan Vespasianus tarafından MS 72 yılında yapımına başlandı ve M.S. 80 yılında Titus döneminde tamamlandı. Daha sonraki değişiklikler Domitian hükümdarlığı zamanında yapılmıştır.
İmparatorlar burada Roma halkını eğlendirmek için ve biraz da kendi eğlenceleri için gladyatör dövüşleri düzenlerdi. Bunlardan başka pek çok halk gösterileri, taklit deniz savaşları, hayvan avcılığı, infazlar, meşhur savaşların yeniden canlandırılması, klasik mitolojiye dayanan dramalar olurdu. Kolezyum daha sonra barınma yeri, iş dükkânları, dini kışlalar, istiham, taş ocağı, Hıristiyan türbesi olarak çeşitli amaçlarla kullanıldı. Asıl adı Arena iken, sonradan, girişteki heykelin adını aldı. 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri seçildi.
Günümüzde depremden dolayı harap vaziyette olmasına ve taşlarının çalınmasına rağmen Kolezyum, Roma İmparatorluğu'nun uzun zamandan beri ikonik sembolü olarak görülür. Bugün modern Roma'nın en çok turist çeken yerlerinden biridir.
Ayrıca Roma Katolik Kilisesi ile yakın bağlantıya sahiptir. Paskalya öncesi Cuma günü Papa amfitiyatroda fener alayı düzenler.
Kolezyum'un resmi de İtalya'da basılan 5 sent/euro bozuk parasının arkasına basılmıştır.
BÜYÜK İSKENDER'İN GENÇLİĞİ VE TAHTA ÇIKIŞI
Pers İmparatorluğu'nu yıkarak Persepolis'i alır. Zor kazanılan savaşların sonucunda, Makedonya'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür. II. Filip ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos'un kızı Olimpias'ın oğlu olan İskender, 13-16 yaşlarında Aristo'dan aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Filip'in Byzantion'a saldırdığı MÖ 340'ta Makedonya'yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi, iki yıl sonra II. Filip'in Yunanlılara karşı kazandığı Kaironeya Çarpışması'nda ordunun sol kanadını komuta etti.
II. Filip'in öldürülmesinin (MÖ 336) ardından komutanlarca kral ilan edildi. Öncelikle bütün olası hasım ve rakiplerini öldürttü. Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek üzere oluşturulan, Korintos'taki Helen Birliği sinhedrion'da (meclis) bu birliğin hegemonu ve başkomutanı seçildi. Delphoi üzerinden Makedonya'ya dönerken MÖ 335 ilkbaharında Trakya'ya girdi. Şipka Geçidini aşarak Triballileri (Triballoi) ezdikten sonra Tuna'nın öbür yakasına geçerek Getaları dağıttı. Ardından batıya dönerek Makedonya'yı istila etmiş olan İliryalıları yendi. Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler üzerine Atina'da ayaklanma patlak verdi. Bu ayaklanmanın ardında hem yeni Pers kralı III. Darius'ün mali desteği, hem de Demostenes'in çabaları yatıyordu. Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla ilerleterek Yunanistan'a giren İskender, tapınaklar ve şair Pindaros'un evi dışında bütün Tebai'yi yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin kişinin öldürüldüğü, sağ kalanların köle olarak satıldığı bu sindirme hareketi sonunda Sparta dışındaki bütün Yunan Devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun eğdi.
MISIR MİTOLOJİSİ ÖLÜM VE MUMYALAMA
Antik Mısır'da çok kompleks ve gelişmiş bir ahiret inancı ile birlikte ölü bedeni ve ruhu huzurlu bir ahiret hayatına hazırlamak için yapılan birçok ayin ve uygulama vardı. Ruh ve ahirete dair inanç özellikle vücudun korunmasında yoğunlaşmıştı. Buna göre tahnit ve mumyalama, kişinin kişiliğini ve kimliğini ahirette koruyabilmesi için uygulanmaktaydı.
Mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak için yapılan bir dizi törenden sadece başlangıç olanıdır.Bu işlem insanların yanı sıra boğa,timsah,kedi gibi hayvanlar içinde yapılmaktaydı.Arapça ve Farsça'da "Mumiya" doğada bulunan katran ve bunun karışımlarına denilir,ilaç olarak da kullanılırdı.Gerçekte ölünün bedenini konserve edercesine korumak için yapılan "Tahnit" işleminde katranın kullanılması,onu mumya ile eş anlamlı yapmıştır.
Mumyalama işlevi şöyle gerçekleştirilirdi:
Önce ölü yıkanir. Burnundan sokulan aletlerle beyin boşaltılır.
Göz ve ağız boşukları,yağlı keten tamponlarla doldurulup göz kapakları kapatılırdı.
Rahip habeş denilen keskin bir opsidyenle vücudun sol tarafını açarak,içindekileri tamamen boşaltır ve bunları "Kanopik" denilen çömlek ve vazoların içine koyardı.Boşalan karın kısmı ve kadınların göğüs içleri,hurma şarabı ve kokulu bitkilerle temizlendikten sonra, reçine, tarçın,soğan ve kokulu mir ile karıştırılmış ağaç talaşı,yerleştirilirdi.
Açılan yerler dikildikten sonra Mısırlılar'ın "Net-jeryt" denilen ve kahire yakınlarındaki bir vadide bulunan "Natron" tozu sodyum karbonat veya Sodyum Klorit (tuz) ile karıştırılan madde içinde 40 veya 70 gün (soylular için 272gün) bekletilirdi.Böylece vücuttaki nem absorbe edilir,organik yapı antiseptik korumaya alınırdı. Bir çeşit insan salamurası olan bu işlemin sonunda eller göğüste veya karın üzerinde birleştirilerek vücut yatar durumuna getirilir ve kurutulurdu.
Son dönemlerdeki inanca göre, ölünün ruhu Duat'taki bir mahkeme salonuna Anubis (mumyalama tanrısı) tarafından götürülür ve ölünün kalbi, ki kalbin kişinin ahlaki durumunun kayıdı olduğuna inanılırdı, Ma'at'ı (Hakikat ve Adalet) temsil eden bir tek tüye karşı tartılır. Eğer sonuç olumlu ise, ruh Osiris tarafından Aaru'ya götürülür, yok eğer sonuç olumsuzsa iblis Ammit (Kalp Yiyici) - yarı timsah, yarı aslan ve yarı hippopotam - tartılmış olan kalbi yer (ve böylece yok eder) ve ruh Duat'ta kalmaya mahkûm edilir
SELENE
Yunan mitolojisindeki ay tanrıçası. Hyperion ve Theia isimli titanların kızıdır.
Bir ay tanrıçası her zaman büyük bir görev ve öneme saiptir. Eğer ismi Yunanca kökenli ise, büyük ihtimalle "ışık" anlamındaki selas ile ilişkili olmalıdır (Kerenyi s. 197). Zamanla Selene'nin yeri Artemis tarafından alınmıştır, bu nedenle bazı yazarlar onu Artemis gibi tanımlamış ve tasvir etmişlerdir. Hatta bu nedenle Zeus veya Pallas'ın kızı olarak tanımlandığı da olmuştur.
Geleneksel ilahi soyağacına göre Helios, yani güneş, onun erkek kardeşiydi. Helios gökyüzündeki yolculuğunu bitirdiğinde, Selene kendi yolculuğuna başlardı. Ayrıca Eos, gün doğumunun (şafak) tanrıçası, da onun kardeşiydi.
Sanat eserlerinde, Selene bir çift at veya öküz tarafından çekilen gümüş bir savaş arabasını süren, solgun yüzlü güzel bir kadın olarak tasvir edilmiştir. Sıklıkla, başında bir yarım ay ve elinde bir meşale ile bir atı veya boğayı sürerken resmedilmiştir.
Ayrıca bir efsaneye göre Selene Pandoradan son çıkan şeyi yani umudu korumakla görevliydi. Kendisine yardımcı olarak dünyadan kızlar seçerdi. Bu kızlar, insanları dünyadaki kötülüklerden korumaya ve uzak tutmaya çalışırlardı.
İASON
Yunanistan’da Yason (İason)’un başkanlığında kahramanlar bir araya gelirler ve “Altın Post”u ele geçirmek için Kolhis'e gitmeye karar verirler. Argonotlar, “Argo” (bu geminin adından dolayı onlara Argonot denmiştir) adlı bir gemi yaparlar ve Kolhida'ya doğru yola çıkarlar. Uzun ve çok zor bir yolculuktan sonra Aiet’in güçlü ve zengin krallığına varırlar. Kral, Yunanlı kahramanları saygıyla karşılar ve gelmelerinin nedenini öğrenir. Aiet, İaosun’un şartlarını yerine getirmesi halinde “Altın Post”u Yunanlılara vermeye karar verir. İason önce ateş püskürten öküzlere boyun eğdirecek, başlarına boyunduruk geçirecek ve büyük bir tarlayı sürecektir. Sonra İason’un ejderhayı öldürmesi ve onun dişlerini toprağa ekmesi gerekir. Bu dişlerden savaşçılar çıkmaktadır. İason’un bu savaşçılarla savaşması ve onları yenmesi gerekir. Yunanlılar ancak bundan sonra “Altın Post”u alabileceklerdir. Bu şartları, Aiet’in dışında kimsenin yerine getirmesi mümkün değildir. Bundan dolayı kral İason’un öleceğinden emindir. Kralın kızı Medea’nın yardımı olmasa, Yunanlıların liderinin, Aiet’in şartlarını yerine getiremeyeceği açıktır. Kralın kızı, ilk görüşte İason’a âşık olmuş ve ona yardım etmeye karar vermiştir. Medea bir büyücüdür. Onun yardımıyla İason kralın şartlarını kolayca yerine getirir ve Aiet’den “Altın Post”u ister. Kral, Yunanlılara kimin yardım ettiğini hemen anlar ve “Altın Post”u vermeyeceğini açıklar. Bunun üzerine İason, postu ele geçirmeye karar verir. Ne var ki Medea’nın yardımı olmadan bunu gerçekleştirmesi olanaksızdır. Kralın kızı, postu bekleyen korkunç ejderhayı uyutur ve Yunanlılar “Altın Post”u ele geçirmeyi başarırlar. Hızla gemilerine binerler ve ülkeleri Yunanistan’a doğru yola çıkarlar. Medea da İason’la birlikte gider. Aiet, postun götürüldüğünü ve kızının kaçtığını öğrenir öğrenmez, hemen ordusunu toplar ve Yunanlıların peşine salar.Askerler İason'un ordusunu yakalar, ama bu orduya önderlik eden kişi, Medea'nın abisidir.Bu nedenle Medea İason'un onu kaçırdığını söyleyerek kollarına atılır ağabeyinin.Abisi onu kabul eder, Medea İason'a olan aşkı nedeniyle ağabeyini bıçaklar ve denize atar.
Ordusu gerekli töreni düzenlemek için Medea'nın ağabeyini ararken İason ve Medea kaçar.Bu nedenle askerler “Altın Post”u geri almayı başaramazlar.
İason karaya varır varmaz, kralın kızıyla evlenmeye razı olur. İason postu bir ağaç dalına asar ve bu post topraklara bereket getirir. Medea, İason onu terk edince çılgına döner ve kendi çocuklarını öldürür. sonrasında da saraya gizlice girip İason'ın karısını zehirler.


İason'un geldiği yer Ordu'daki Yason burnu denilen yerdir. Orada Yason kilisesi de vardir. Bu kilise, 1868`de yörede yaşayan Rumlar tarafından yaptırılmış olup, mimarisi gayet özelliklidir. Yason burnu, esasen çok eski bir yerleşim yeridir. M.S. III. yüz yılda Hıristiyanlar, Giresun`da İsa’nın doğumunu kutladıktan sonra buraya gelerek 'Işıklar Bayramına' katılırlarmış.