Translate

6 Ekim 2013 Pazar

NEVŞEHİRLİ DAMAT İBRAHİM PAŞA
Nevşehir (Muşkara)'de dünyaya geldi. Babası İzdin (Zeytin) Voyvodası Ali Ağa idi.
İş bulmak için İstanbul'a gelmiş ve Eski Saray masraf katibi Mustafa Efendinin delaletiyle (tavsiyesiyle) 1689'da sarayın helvacı ocağına, daha sonra eski saray baltacıları ocağına kaydolmuştur. İbrahim Efendi hizmetleri ile zamanla yükselip Darüssaade ağasının yazıcı halifesi olarak Padişahın bulunduğu Edirne'ye gitti. Şehzade Ahmet'in padişah olmasından sonra 1703'te Darüssaade ağası yazıcılığına tayin edildi. Bu vazifedeyken padişahın itimat ve teveccühünü kazandı. Ancak Sadrazam olan Çorlulu Ali Paşa onu Edirne'ye gönderdi.
1715'te Mora Seferine çıkan Veziriazam Silahdar Damat Ali Paşa, İbrahim Efendi'yi mevkufatçılıkla beraberinde götürdü. Buranın alınmasından sonra da tahrir (katiplik) işi ile vazifelendirildi.
İbrahim Efendi, 1716 yılında Avusturyalılarla yapılan Petrovaradin Muharebesi'nde bulundu. Mağlubiyetten ve sadrazam ve serdar-i ekrem olan Silahdar Damat Ali Paşa] şehit olduktan sonra vaziyeti Padişaha arz etmek üzere bir arıza ile ordu tarafından Edirne'ye gönderildi. III. Ahmet çok güvendiği İbrahim Efendi'yi geri göndermeyerek birinci ruznameci yaptı. Birkaç gün sonra da 3 Ekim 1716'da sadaret kaymakamlığına tayin etti.
İbrahim Paşa, şehit Silahdar Damat Ali Paşa'nin dul kalmış bulunan III. Ahmet'in kızı Fatma Sultan'la 1717'de nikahlanarak Damat oldu. İbrahim Paşa'nın teşebbüsleri sayesinde Avusturyalılarla barış yapılmasının kararlaştırılmasından sonra, 1718'de sadrazamlığa getirilerek Avusturya ile Pasarofça Antlaşması'nı imzaladı. Aynı yıl Venediklilerle de barış yapıldı.
İbrahim Paşanın on üç yıl süren sadrazamlığı zamanında İran ile bir kez savaş yapıldı. Ancak oluşturulan genel barış ortamında devlet bir huzur dönemine girmiştir.
Lale, Çırağan, Sadabad ve diğer mesirelerde, helva sohbetleri düzenlenmesi de bu dönemde oldu. Bunun yanı sıra ilk matbaanın tesisi ve sanayi müesseselerinin kurulması onun gayretleri ile gerçekleşti.
İbrahim Paşa, Eylül 1730'da meydana gelen Patrona Halil İsyanı sırasında Sultan III. Ahmet'in heyetiyle birlikte vardığı karar uyarınca öldürülerek cesedi isyancılara teslim edildi. Cesedi paramparça edildi.

2 Ekim 2013 Çarşamba

GİUSEPPE GARİBALDİ'NİN GÜNEY AMERİKA MACERALARI
Tunus'dan sonra Garibaldi Brezilya'ya gitti. "Rio Grande do Sol" (eski Brezilya'nın Sâo Pedro Do Rio Grande do Sol bölgesi) Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı olayına açıldı. Gaucho (Portekizce bir terim olup Güney Amerika Pampas "ağaçsız geniş ovalar" da yaşayanları tanımlamak için kullanılır) isyancı grubuna katıldı. Onlar Farrapos (Tatters:parça,çaput) olarak biliniyordu ve yeni olan Brezilya ulus bağımsızlığına karşıydı. Garibaldi bu savaş sırasında, Tatter ordusunun Brezilya'da "Santa Catarina" bölgesinde diğer bir Cumhuriyet ilan etmeye çalıştığında bir kadına rastladı. Anita Ribeiro da Silva (en iyi "Anita" olarak tanınıyordu.) Ekim 1839 da Anita kocası Manuel Duarte Agular'ı terk etti. Rio Pardo'da gemisinde Garibaldi'ye katıldı. Bir ay sonra sevdiği kişinin tarafında İmbituba ve Laguna savaşlarına katıldı.
1841'de çift Montevideo'ya (Uruguay) hareket etti.Garibaldi orada tüccar ve okul müdürü olarak çalışıyordu. Takip eden yılda evlendiler. Dört çocukları oldu. Monetti 1840, Rosita 1843, Terasita 1845 ve Ricciotti 1847'de doğdular.Kadın at biniciliğinde ustalaşmış Anita'nın Garibaldi hakkında onun Güney Brezilya ve Uruguay Gaucho kültürüne sahip olduğunu düşündüğü söylenir.
1842'de Uruguay filosu komutanlığını aldı ve Arjantin diktatörü Juan Manuel de Rosa'a karşı İtalyan lejyonunu mevziledi. Ülkenin savaşı (Guerra Grande)için Lejyon İtalya yas gününü temsil eden siyah bayrağı benimsedi. Merkezindeki volkan, vatanındaki uyuyan, uyuşuk güçleri temsil ediyordu. Uruguay'daki lejyon ilk kımızı gömlek giyiyordu. Montevideo'daki fabrikadan temin edilen. Fabrika gömlekleri Arjantin'deki bir mezbahaneye ihraç etmeyi tasarlıyordu. Garibaldi ve onun takipçilerinin sembolü haline geldi. 1842 ve 1848'de Garibaldi Montevideo'yu, eski Uruguay diktatörü Manuel Oribe'nin liderlik ettiği Arjantin kuvvetlerine karşı savunuyordu. Gerilla savaşında ustaca bir taktik belirleyerek 1846 da Cerro ve Sant'Antonio savaşlarında iki kutlanacak zafer elde etti. Her ne kadar bazı Uruguay gemilerini yönettiğinde az başarı elde etmiş olduğu halde.
Vatanını alın yazısı, her durumda Garibaldi'yi ilgilendirmeye devam ediyordu.
1846'daki papa IX. Pius'un seçimi İtalya yurtseverleri içinde sansasyona sebeb olmuştu. Hem İtalya'da hem de dışarda. Papanın başlangıç reformlarında Vicenza Giobetti (5 Nisan 1801-26 Ekim 1852) hakkında onun İtalya'nın birliği için liderliği temin edeceği kehanetinde bulunuyordu. Bu haber Montevideo'ya ulaştığında Garibaldi papaya bir mektup yazar.
KRAL İMPARATOR I.WİLHELM
(d. 22 Mart 1797– ö. 9 Mart 1888) Prusya kralı (2 Ocak 1861–9 Mart 1888) ve ilk Alman İmparatoru (18 Ocak 1871–9 Mart 1888) idi.
I. Wilhelm 1858'de Prusya'nın yönetimini kardeşinden devraldı. Yeni kralla yeni bir siyasi seyrin başlayacağı ümidine kapılmış pek çok kişi bulunmaktaydı. Başlangıçta esasen beklentiler doğrultusunda liberal bir yönetimin oluşacağına dair izlenimler vermekteydi. 1858'de aynı dönemde İtalya 'da güçlü birlik hareketi oluşmuştu. 1859'da İtalya Fransa'nın desteğini alarak devlet adamı Covour ile özgürlükçü general Giuseppe Garibaldi'nin önderliğinde Avusturya'ya savaş açtı. Bismarck'ın önerisine uyan Prusya Avusturya'yı desteklemedi. Yenilgiye uğrayan Avusturya yukarı İtalya'daki pekçok toprağını kaybetti. 1862'de Prusya'nın İtalya Krallığını tanıması üzerine Avusturya'yı kendisine cephe almış oldu. Bu yıllardaysa Prusya kendi içinde ve gelecek için çok önemli olacak bir bunalım yaşamaktaydı. Kardeşinin ölümüyle tahta geçen I. Wilhelm kısa zamanda restorasyon yanlısı eğilimler göstermeye başlamıştı. İlk Prusya kralı gibi Königsberg'de halkın yerine tanrının inayetiyle taç giymek istiyordu. Elbeteki tanrının inayetiyle kral olan bir kişinin anayasaya gevşek bile olsa bağlı olması söz konusu değildi. İtalyan olaylarından etkilenilerek Parlementoda bir muhalefet ortamı meydana geldi. Parlementonun büyük bir askeri reform için para onaylaması gündeme geldiğinde ortada anlaşmazlıklar başgösterdi. Liberal yanlıları bu teklifi bir defa onaylamakla askeri reform üzerindeki kontrolün kaybedileceğini düşünüyorlardı. Daha sonra yapılan seçimlerle liberaller zaferi kazandılar. Buna rağmen kral parlementoya karşı olan mücadelesine devam etti. Parlementoyu feshederek bir iç savaş oluşturma hazırlığna giren kral 1848 deneyiminin verdiği güvenle askeri reformunu gerekirse parlementosuz uygulamak istemekteydi. Kralın bu direnişine karşı liberaller anayasa için bir mücadeleye girişmeye cesaret edemediler. Diğer taraftan kral da artık ileri gidip gitmediğini kestiremediği için istifa etmeyi düşünüyordu.işte tam bu bu esnada parlementoya karşı verdiği mücadelede kendisini destekleyen kişiyi buldu. Bu kişi Otto von Bismarck'tı.
LOUİSİANA'NIN SATIN ALIMI
Mississippi Nehri havzasının batısındaki toprakların 1803'te ABD tarafından Fransa'dan satın alınması. ABD tarihinin bu en büyük toprak alımında 2,100,000 km²'lik bir alan için toplam 15 milyon $'lık (hektar başına 7 centlik) ödeme yapılmıştır. Antlaşma 30 Nisan 1803 tarihinde Robert Livingston, James Monroe ve Barbe Marbois tarafından Paris'te imzalanmıştır.atış ABD topraklarının iki kat büyümesine, ülkenin maddi ve stratejik açıdan büyük ölçüde güçlenmesine, batıya ve doğuya yayılma konusunda güçlü bir eğilimin doğmasına ve federal yapının sağlamlaşmasına yol açmıştır. Bu geniş toprakların daha sonra bölünmesiyle Louisiana, Missouri, Arkansas, Iowa, Kuzey Dakota, Güney Dakota, Nebraska ve Oklahoma eyaletlerinin tamamı, ayrıca Kansas, Kolorado, Wyoming, Montana
ve Minnesota eyaletlerinin büyük bir bölümü oluşturuldu. Günümüzde ABD topraklarının % 23'üne karşılık gelmektedir.
JACQUES CARTİER
(d. 31 Aralık 1491 – ö. 1 Eylül 1557), Kanada'yı keşfettiğine inanılan denizcidir. Tam olarak, Vikinglerden sonra ilk Avrupalı yerleşimin başladığı doğu yakasının iç kısımlarını keşfetmiştir.
1491'de Fransa'nın Saint-Malo şehrinde, dönemin saygın bir denizci ailesinde doğmuş ve 1520'de önde gelen armatör bir ailenin Catherine des Granches isimli kızıyla evlenerek sosyal statüsünü yükseltmiştir. Sık sık vaftiz babalığı yaparak şehirde iyi bir isim yapmıştır.
1535: Montreal Adasina ulasan Jacques Cartier oradaki yerli halkin kendisine tütün sunmasindan sonra günlügüne "vücutlarini, agizlari ve burunlari sanki birer bacaymislar gibi tütene kadar, dumanla dolduruyorlar", "biz de onlari taklit ettik, ancak duman biber gibi aciydi ve agzimizi yakti" diye yazmisti.
Hakkında çok az şey bilinmektedir. Ancak profesyonel bir denizci ve kaşif olduğu kesindir. Kendisi üç büyük keşif yolculuğuna çıkmış ve hiç gemi kaybetmemiş, 50'den fazla bakir limana girmiş ve hiç kaybolmamış, salgın bir hastalığa yakalananlar dışında hiç adam kaybetmemiştir.
Doğduğu şehirde 66 yaşında bir salgın hastalıktan ölmüştür. Öldüğünde, Kanada'da Avrupalı yerleşim henüz başlamamıştı.
KOLONİLEŞME DÖNEMİ
Avrupalı göçmenlerin Kuzey Amerika kıtasına göç etmeleri ve bu topraklarda yerleşim ve üretim birimleri oluşturmasıyla, diğer deyişle, Kuzey Amerika'nın bu göçmenlerce iskan edilmesiyle başlayan süreçtir.
Amerikan kolonileri 1580-1588 yılları arasında İspanya’nın denetimi altında olmuşlardı. 1588 yılında İngiliz donanmasının İspanyol donanmasını yenilgiye uğratmasıyla Amerika kolonileri üzerindeki İspanyol denetimi son bulmuştur. Bu tarihten sonra Hollanda, Fransa ve İngiliz güçleri Amerika’daki kolonileri birer ikişer ele geçirdiler.İngilizlerle giriştikleri ve yenildikleri iki deniz savaşından sonra Hollanda, 1667de Kuzey Amerika’dan çekilmek zorunda kalmıştır.
Fransa ise Kuzey Amerika’daki tüm kolonilerini 1763 tarihinde, Yedi Yıl Savaşları sonunda imzalanan Paris Antlaşması ile İngiltere’ye kaptırmıştır. Böylece Kuzey Amerika’daki kolonilerin tümü İngiltere’nin kontrolüne geçmiştir.
İngiltere, Yedi Yıl Savaşları’nın mali yükünü, yeni vergilerle kolonilerden çıkartmaya kalkışınca bu durum Kuzey Amerika kolonilerinde huzursuzluk yaratmıştır. 1774 yılında Onüç Koloni'nin başlattığı Amerikan Bağımsızlık Savaşı 1776 yılında bağımsızlık ilanıyla sürmüş, Fransa’nın da desteklemesiyle 1782 yılına kadar sürmüştür. Bu tarihte İngiltere Amerika’nın bağımsızlığını kabul etmiştir.
Avrupalı göçmenlerin Kuzey Amerika'yı iskanı, diğer sömürge kolonilerinden çok farklı yapısal özellikler taşımaktadır. Her şeyden önce bu kolonileşme, "yukarıdan aşağıya" değil, "aşağıdan yukarıya" oluşmuştur. Avrupa'nın sömürgeci devletlerinin, sömürge imparatorluklarının bağlantı noktaları olarak oluşturdukları kolonilerden farklı olarak Kuzey Amerika'da kolonileşme, Avrupa'da süregelmekte olan yoksulluk, işsizlik gibi sorunlardan kurtulmak, kendi yaşam düzenini kurmak isteyen insanlar tarafından oluşturulmuştur. Kuzey Amerika'ya yerleşen bu insanlar hiçbir şekilde, belirli bir düzeyde servet sağladıktan sonra ülkelerine dönmeyi düşünen insanlar değillerdi, o topraklarda yerleşmek, o toprakları ülke edinmek isteyen göçmenlerdi ve bu topraklara doğal olarak aileleriyle birlikte gelmişlerdi.
Kolonilerde oluşan ekonomik ve politik yapılar da Avrupa'dakinden farlı olmuştur. Avrupa'daki gibi bir monarşi, bir aristokrasi yoktur. Aristokrasinin ve monarşik yönetimlerin yol açtığı bir takım sınırlama ve engellerden baştan itibaren bağımsız olan koloni ekonomileri, geniş bir serbestlik içinde işleyebilmiştir.
Öte yandan, tarımsal arazilerin kuşaklar boyunca miras yoluyla bölünmüş olmaması da kolonilerin tarımsal üretiminde daha yüksek bir verimliliği sağlanmasına yol açmıştır. Çünkü tarımsal işletmeler, düşük verimliliğe yol açacak ölçüde bölünmüş değildir.
Milletlere bir tarih kitabında anlatılan yalan, yanlış ve çarpıklığın tesirini, o milletin hâfızasından ancak üç nesil sonra silebilirsiniz.
JULES MİCHELET