Translate

2 Temmuz 2013 Salı

Sivas Katliamı

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin radikal İslamcılar tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan olaylardır. Ayrıca dışarda toplanan göstericilerden de iki kişi hayatını kaybetmiştir.
Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında, aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente geldi. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.
Binlerce kişiden oluşan karşıt grup, Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Madımak oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci , Nesimi Çimen ,Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdivendeki görevli tarafından darp edilip, merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan karşıt görüşlü kalabalığa doğru itildi.Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç girişiminden araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.
Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi ve 2 gösterici yaşamını yitirdi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ”2 günlük sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi.

1 Temmuz 2013 Pazartesi

II.Bahadır Şah


(d. 24 Ekim 1775 - ö. 7 Kasım 1862), 1837 - 1858 arasında hüküm süren son Babür hükümdarı. Şair, müzisyen ve hattat olarak siyasi önderden çok, bir sanatçıydı. Babası II. Ekber Şah'ın ölümünden sonra tahta geçti.
II. Ekber Şah ile Lal Bai'nin ikinci oğluydu.Hükümdarlık döneminin büyük bölümünde, gerçek bir yetki sahibi olmaksızın İngilizlere hizmet etti. 1857-1858 Hint Ayaklanması'na gönülsüzce ve çok kısa bir süre için katıldı. Ayaklanma sırasında Meerut kentinden gelen isyancı birlikler Delhi'yi ele geçirdi ve Bahadır Şah'ı ayaklanmanın göstermelik önderliğini kabullenmeye zorladı. Şah 82 yaşında ölüm korkusuyla buna rıza gösterdi. Ayaklanmanın İngilizlerce bastırılmasından sonra ailesiyle birlikte Birmanya'ya (bugün Myanmar) sürüldü.

TANG HANEDANI

TANG HANEDANI
(18 Haziran 618 – 4 Haziran 907) Sui Hanedanı'nın ardından Çin'e hüküm sürmüş hanedandır. 618'de Li Shimin, Sui Hanedanı'nı devirerek Tang Hanedanı'nı kurdu.Li Shimin daha çok Tang Hanedanı'nın kurucusu İmparator Taizong olarak bilinir. Çin imparatorlarının en ünlülerinden biridir. Tang Hanedanı döneminde Çin'in komşularının üzerinde çok büyük etkisi vardı ve birçok komşu krallıkları vergiye bağlamıştı. Bununla birlikte Göktürk Kağanlığı 659 yılında, İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı ise 744 yılında Tang Hanedanı'nın egemenliği altına girmiştir. Yaklaşık 300 yıl (M.S. 618-906) yönetimde kalan Tang Hanedanı zamanında Han Hanedanı'ndan bile daha parlak bir dönem yaşandı. Bu dönemde imparatorluk toprakları genişletildi; değişik ırk, kültür ve dinlerden halklarla ilişkiler kuruldu ve sonradan batılı toplumları şaşkınlığa uğratacak bir yönetim sistemi kuruldu.
Çin, Tang, Song ve Yuan Hanedanlıkları döneminde dünyanın en gelişmiş ülkesiydi ve ekonomisi ile kültürü komşularının yoğun ilgisini çekmekteydi. Bu dönem, aynı zamanda, sanat ve edebiyatın doruğa ulaştığı, yaratıcı etkinliklerin geliştiği bir dönemdi. Birçok ülkeden imparatorun Sian yakınlarında Changan'da bulunan sarayına gelen bilim adamı, sanatçı, şair ve müzisyenlerle Sian uygar dünyanın merkezi durumuna geldi. 2. yüzyılda Han Hanedanı döneminde Çin'e giren Buda öğretisinin Çin sanatı ve düşüncesi üzerindeki etkileri giderek arttı. Çin uygarlığı Asya'nın en uzak köşelerine kadar ulaştı, Japonlar Çin yazı karakterlerini kendi yazı dillerinde kullanmaya başladılar.
Tang Hanedanı'nın son yıllarında Çin, siyasi kargaşalara sahne oldu. Niu Li siyasi mücadelesi, hadımların devlet yönetimini ele geçirmesi ve birbirlerini izleyen köylü isyanları, hanedanın gücünü giderek zayıflattı. Tang Hanedanı'nın sonunda patlak veren Huang Chao İsyanı’na katılan Zhu Wen, Tang Hanedanı imparatorunu tahttan indirerek kendini imparator ilan etti. Çin'i yöneten en büyük imparatorlardan bazıları Tang Hanedanı içinden çıktı. Li Shimin'in yanı sıra, 712-756 arasında hüküm süren Ming Huang hem güçlü bir savaşçı, hem de sanatı geliştiren bir imparator olarak çok önemlidir. Ne var ki, ardından gelenler yetersiz ve yeteneksizdi. Ağır ilerleyen bir çöküş döneminin sonunda, 907'da Tang Hanedanı yıkıldı.
 ANADOLUDAN TÜRKLERİN GEÇİŞİ
10. yüzyılda Orta Asya'dan, çoklukla İran üzerinden Anadolu topraklarına yerleşen Oğuz-Türkmen başta olmak üzere pek çok boy Türk adı altında toplanmıştır. Türk adı Orta Asya'da Türk ırkına mensup ve Türkçe konuşan toplulukların Göktürkler döneminden beri ortak adıdır. Anadolu'da gittikçe azalan yerli nüfus yerini Türklere bırakmaya başlamış ve 10. yüzyılda kurulan Türkmen beylikleri sayesinde tüm Anadolu'da Türkçe konuşan topluluklar egemen toplum olmuştur.
Anadolu'ya ilk olarak Hun, Sabir, Hazar gibi Türk kavimleri akın yapmış olsa da bu akınlar genelde askerî amaçlı olmuştur. Ancak 9. ve 10. yüzyılda Karadeniz'in kuzeyinden Balkanlar'a gelen Kıpçak, Peçenek, Uz adlı Türk kavimleri Anadolu'ya Bizans eliyle geçirilmiş ve yerleştirilmiştir. Asıl Anadolu'nun Türk yurdu hâline dönüşmesi, doğudan gelen Oğuz-Türkmen göçleriyle olmuştur.
KLASİK TÜRK MÜZİĞİ TARİHİ
10'uncu yüzyılda yaşamış olan Farabi’den Timurlenk’in öldüğü 1405’e kadar geçen süre, Türk müziğinin nazarî yönleriyle açıklandığı ve yazıya aktarılmaya başlandığı oluşum dönemini kapsamaktadır. Bu dönemin sonlarına doğru, çok meşhur bir üstad olan Abdülkadir Meragi, bir sonraki evrenin tohumlarını atmış, Türk müziğine yeni bir yön vermiştir.
Bunu takiben, 16'ncı yüzyılın başından Yavuz Sultan Selim’in tahta çıktığı 1512’ye değin; anlatılageldiği şekilde, Türk müziğinin ses perdeleri ve makamları üzerinde birtakım nazarî değişilikler yapılmıştır. Bu dönem, Diyar-ı Rum'un ve Balkanlar’ın üzerinde Mevlevihanelerin yapıldığı, İstanbul’un fethedildiği, Bizans İmparatorluğu kalıntıları arasına Enderun saray okulunun kurulduğu, kökleştiği ve Orta Asya’dan Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara, Ali Kuşçu, Şadi gibi ilim adamlarının İstanbul’a cezbedildiği bir dönüşüm dönemi, keza bir nevi Rönesans olarak görülmektedir.
Klasik Türk müziği; Orta Asya, Selçuklu ve özellikle Osmanlı uygarlığının bir ürünü olarak, pek çok milletin müziklerini etkilemiş, onların müziğini de kendi potasında eritmiştir. Bunun bir sonucu olarak, klasik musıkî, gerek makam sayısı ve anlayışı, gerekse formlar ve usuller bakımından zengin bir müzik türü olmuştur.
Bunun ardından, 15'inci yüzyılın başından IV. Murat’ın öldüğü 1640’a dek, doğuya düzenlenen seferler sayesinde, Osmanlı sarayında, Ortadoğu’dan getirilen müzik ve sanat adamlarının faaliyet gösterdiği bir dönem yaşanmıştır.
Itri’den (1640-1712) 1730'a kadarki zaman diliminde, Avrupaî Barok ve Rokoko etkilerin Osmanlı sarayına nüfuz ederek, zamanının doğu kültürüyle apayrı bir sentez oluşturduğu klâsik dönem süregelmiştir. 1730’dan İsmail Dede Efendi’nin 1846’daki ölümüne dek uzanan dönem ise son klasik dönem olarak adlandırılmaktadır.
Tanzimat Fermanı'nın ilan edildiği yıllardan (1839) 2'nci Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945’e kadar süren akım da romantik dönem olarak anılmaktadır.
PİSA KULESİ

Pisa Kulesi, İtalya'nın kuzeyindeki Pisa şehrinde Piazza dei Miracolide (İtalyanca Mucizeler Meydanı) yer alan ve 1063-1090 yıllarında yapılan şehir katedralinin çan kulesi, ana yapıdan ayrı olarak 1173'te yapılmıştır. Ünlü Pisa Kulesi, bu çan kulesidir.

Kule üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiştir. 56 metre yüksekliktedir. Üzerine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılır. En üstteki çanların bulunduğu 8. kat silindir biçimindedir.

Pisa Kulesi bitirildiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamıştır. Bunun sebebi temeldeki yumuşak zemindeki bir çökmedir. Günümüzde, kulenin tepesinden güney yönünde aşağı sarkıtılan bir çekül 4,3 metre açığa inmektedir. Ancak yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemektedir. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 7 cm) eğilmektedir. Kulenin şu andaki eğimi 5,5° kadardır.

Kule, Pisa'nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik'e rakip olarak yapılmıştır.
Milletlere bir tarih kitabında anlatılan yalan, yanlış ve çarpıklığın tesirini, o milletin hâfızasından ancak üç nesil sonra silebilirsiniz.
JULES MİCHELET