Translate

30 Mayıs 2013 Perşembe

MERZİFONLU SADRAZAM KARA MUSTAFA PAŞA
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa (1634/1635 – 25 Aralık 1683), Osmanlı padişahı Avcı Mehmet saltanatı sırasında 3 Kasım 1676 - 15 Aralık 1683 tarihleri arasında yedi yıl bir ay on iki gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. 1672-1676 Osmanlı-Lehistan Savaşı ve 1676-1681 Osmanlı-Rus Savaşında kazandığı başarılara rağmen, II. Viyana Kuşatması ile özdeşlemiş olan sadrazamdır ve kuşatmanın hüsranla sonuçlanması üzerine idam edilmiştir.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Avusturya seferine çıktıktan sonra diğer önde gelen paşalarla savaş divanı kurup Yanıkkale (bugün Macaristan sınırları içinde kalan Győr-Moson-Sopron şehri) mi yoksa Viyana üzerine mi gidilmesini tartışmıştır. Birçok paşanın bu sene Yanıkkale'nin alınıp seneye daha iyi hazırlanılarak Viyana'nın üzerine gidilmesi fikrine karşı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana üzerine gidilmesine karar vermiştir ve bunun üzerine Osmanlı ordusu Viyana'yı kuşatma altına almıştır.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın amacı şehri vire (teslim) ile ele geçirmek böylece yeniçerilerin şehri yağmalamalarını önleyerek Viyana hazinelerini korumak idi. Böylece kuşatma uzadı.
Bu da Polonya kralı Jan Sobieski komutasındaki 25.000 kişilik Lehistan ordusunun vakit kazanarak Viyana'nın imdadına yetişmesine sebep oldu. Haçlı ordusunun Viyana önlerine gelmesi üzerine askerleri siperlerden çıkararak kuşatmayı kaldıran sadrazam, savaş pozisyonu aldı. Haçlıların ilk saldırısı üzerine Osmanlı hatları yarıldı ve askerler kaçmaya başladılar.
Bunun üzerine sadrazam ordunun tüm ağırlıklarını geride bırakarak Belgrad'a çekildi. Viyana bozgunu üzerine Sultan IV. Mehmet bir hatt-ı şerifle kapıcılar kahyasını Belgrad'a göndererek Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı idam ettirdi.
Kara Mustafa Paşa tarafından idam ettirilen, Budin Beylerbeyi Koca Arnavut Uzun İbrahim Paşa'nın idam öncesi sözleri:
"Padişah, yenilgi ve bozgun nedeniyle böyle güçlü bir Sadrazamı öldürülerek cezalandırmayı sakın düşünmesin. Bu işin iyi bir şekilde sonuçlandırılması yine onun güçlü yönetimine verilmelidir. Çünkü, çevresindeki ve yönetimindeki pek çok makam sahibine ancak o sözünü dinletebilir. Gayretli bir Sadrazamdır. Ondan başka hiçbir Sadrazam bu karışıklığın ve düşman saldırılarının önünü alamaz.

Raşit Tarihinde anlatılanlara göre uğranılan yenilginin acısını belki de çok fazlasıyla ödetebilecek güçte olan bu şanssız Sadrazamın öldürülmesiyle Osmanlının Avrupa’daki "Fetih Dönemi" de kapanmış oldu.
MUHAMMED RIZA ŞAH

Muhammed Rıza Şah Pehlevi (26 Ekim 1919; Tahran - 27 Temmuz 1980; Kahire), 1941'den ülkesini terk ettiği 1979'a kadar tahtta kalan İran şahı. Batı yanlısı bir dış politika izleyen Pehlevi, İran'ın son monarşik lideridir. Şehinşah (Kralların Kralı) ve Sayeh-eh-Hodah (Allah'ın Yeryüzündeki Gölgesi) gibi imparatorluk unvanları vardır.Pehlevi Hanedanı'nın kurucusu Rıza Pehlevi'nin en büyük oğluydu. İsviçre'de öğrenim gördükten sonra 1935-1938 arasında İran'da Askeri Akademi'de eğitim aldı. Sovyetler Birliği ve Britanya, Rıza Pehlevi'nin Nazi Almanyası'yla işbirliğini önlemek için İran'ı işgal etti. Büyük devletlerin baskısı sonucu babası Rıza Pehlevi'nin tahttan çekilmesi üzerine tahta çıktı (16 Eylül 1941).Bu ülkelerle, işgal kuvvetlerinin kısa sürede geri çekilmesi karşılığında bir antlaşma imzalayarak 1943'te Almanya'ya savaş açtı. Bu arada sarsılan şahlık otoritesini Britanya desteğiyle ayakta tutmayı başardı.II. Dünya Savaşı sonrasında petrol yataklarının yabancı şirketlere açma politikası, Muhammed Musaddık önderliğinde güçlü bir milliyetçi hareketin doğmasına yol açtı. Mart 1951'de Anglo-Persian Oil Company'nin (AIOC) İran'daki mal varlığını millileştirmeye ilişkin bir yasayı meclisten geçirmeyi başaran Musaddık hızla güçlenmeye başladı. Nisan ayı sonunda Muhammed Rıza Şah, Muhammed Musaddık'ı başbakanlığa atamak zorunda kaldı. Ağustos 1953'te Musaddık'ı başbakanlıktan uzaklaştırma girişimi boşa çıktıktan sonra İran'dan kaçtı. Ancak kısa süre sonra güç dengesi Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) desteğiyle Şah'ın lehine değişti. ABD'nin desteklediği Musaddık karşıtlarının yarattığı karışıklıkların ardından geri dönerek yeniden iktidarı devraldı ve Musaddık tutuklandı  Ardından Musaddık'ın millileştirme politikasına son verdi ve bir dizi antlaşma imzaladı.Modernleşme programını otoriter ve baskıcı bir yönetimle yürüten ve rejime karşı her türlü muhalefeti acımasızca bastıran Muhammed Rıza, kırsal kesimdeki hoşnutsuzlukları gideremediği gibi kentleşmenin yarattığı yeni sorunların da üstesinden gelemedi. 1970'lerin başında yaşanan petrol kriziyle İran'ın kasaları dolmasına rağmen, kırsaldan şehirlere olan yoğun göç şehirlerde bir işsiz kitlesi ortaya çıkardı.Şah yönetiminin 1977'de baskıları bir ölçüde yumuşatmasıyla başlayan açık siyasal etkinlikler ve protesto gösterileri ertesi yıl yaygınlaşarak kitlesel bir karakter kazandı. Bu sırada İran Şiiliği, ulusal kimliğin dinsel alanda ortaya çıkışı olarak yavaş yavaş kendini gösterdi. Dini çevreler, halkın toplumsal adaletsizliklere, despotluğa ve yabancı egemenliğine karşı mücadeleye çağırarak muhalefeti bir araya toplamayı başardılar. Şii din adamları arasında on binlerce molla, dini muhalefeti etkili bir örgütlenmeye kavuşturdu. Ayrıca, Devrimci İslamiyet anlayışını yaymaya çalışan Halkın Mücahitleri Örgütü yönetiminde gerilla hareketi gelişti.
Ocak 1978'de, on beş yıl önce İran'dan sürülen Şii topluluğun ruhani önderi Ruhullah Humeyni'ye karşı hakaret dolu bir makalenin yayımlanması, Kum kentinde bir protesto yürüyüşüne yol açtı. SAVAK kalabalığa ateş açarak yaklaşık yüz kişinin ölümüne neden oldu (9 Ocak). Bu olaydan sonra gittikçe daha fazla protestocuyu bir araya getiren gösteriler belli aralıklarla yinelendi (her kırk günde bir, Şiilerin yas süresi). Büyük kitle gösterilerinin ülke ekonomisini felç etmesiyle yeniden sertleşen yönetim 8 eylül 1978'de büyük kentlerde sıkıyönetim ilan etti. Kanlı bir şekilde bastırılmasına karşın gösteriler durmadı.Toplumda geniş destek bulan muhalefet, 1964'te sürgün edildikten sonra önce Irak'ta, ardından Fransa'da İslamcı hareketi yöneten Ayetullah Ruhullah Humeyni çevresinde toplandı.
Muhammed Rıza, reform vaatlerinde bulunarak ve ılımlı muhalefete açılarak rejimi kurtarmaya çalıştı; ocak 1979'da bu muhalefetin temsilcilerinden Şahpur Bahtiyar başbakan olmayı kabul etti, ama bu girişim, artık monarşi rejimiyle her tür uzlaşmayı reddeden tüm muhalefet tarafından kınandı. Durumunun ümitsizliğini gören Muhammed Rıza, 16 Ocak 1979'da kesin olarak ülkeyi terk etti; Şahpur Bahtiyar'ın muhalefetle uzlaşma çabaları da sonuçsuz kaldı. Humeyni'nin 1 Şubat 1979'da ülke dönüşüyle, son direnci de yıkılan şahlık rejimi çöktü. 1 Nisan 1979'da yapılan halk oylamasıyla İran İslam Cumhuriyeti ilan edildi. Bu arada mart ayında yeni rejim tarafından gıyabında idam cezasına çarptırıldı.Bir süre Mısır, Fas, Bahamalar ve Meksika'da kalan şah, yakalandığı pankreas kanserinin tedavisi için 22 Ekim 1979'da ABD'ye gitti. İki hafta sonra İran'da hükümetten destek alan militan gruplar ABD Büyükelçiliğini basarak 50'den fazla Amerikalıyı rehin aldılar ve rehinelere karşılık Muhammed Rıza Pehlevi'nin İran'a iade edilmesini istediler. Bu isteğin kabul edilmemesine karşın, ABD'den ayrılarak Panama'ya giden Şah, Enver Sedat'ın çağrısı üzerine Kahire'ye geçti ve orada öldü (1980).3 kez evlenen Muhammed Rıza Pehlevi ilk evliliğini 1939'da Mısır Kralı I. Fuad'ın kızı Fevziye, ikinci evliliğinide 1951'de Süreyya İsfendiyari Bahtiyari ile yapmıştır. Ancak iki evliliği de erkek varis olmadığı için bitirmiştir. 1959'da evlendiği üçüncü karısı Farah Diba'nın 1960'ta Rıza Pehlevi'yi doğurması ile Pehlevi Hanedanı bir erkek varis kazandı. Toplam 5 çocuğu vardır.
ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ

 Selçuklu Türklerinin Anadolu coğrafyasında kurmuş olduğu devlet.
Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızlandı. Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu’daki fetihleri batıya yayarak 1075'te İznik’i Bizans’tan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti. Böylece kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlıların son Anadolu Selçuklu sultanını tahttan indirdikleri 1308'e kadar varlığını sürdürdü.
Bizans'ın sınır komşusu olan Süleyman Şah bir süre sonra bu devletin içişlerine karışmaya başladı. 1078'de Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadolu’da ayrı bir devlet kuran I. Süleyman Şah’ın güçlenmesinden kaygı duymaya başladı. 1078'de ordusunu Süleyman Şah'ın üzerine gönderdi.Beklediği zaferi kazanamadı. Süleyman Şah, Bizans'taki taht kavgalarından yararlanarak sınırlarını genişletmeyi bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra I. Süleyman Şah 1082'de Adana ve Tarsus kentleriyle birlikte bütün Kilikya topraklarına sahip oldu. 1084'te de Antakya'yı ele geçirdi.
Kutalmışoğlu Süleyman Şah 1086 yılında Antakya yakınlarında Suriye Selçuklu Devleti Sultanı Tutuş'la yaptığı savaşta yenilerek ölünce, Süleyman Şah'ın iki oğlu I. Kılıç Arslan ve Kulan Arslan Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah'ın İsfahan'daki sarayına esir olarak gönderilmişti. Böylece Anadolu'da bir otorite yokluğu ortaya çıktı. Bu döneme Anadolu Selçuklu Devleti'nin Fetret dönemi denilebilir. Bu otorite boşluğundan yararlanan İznik beyi Ebu'l-Kasım Anadolu Selçuklu Devleti'nin yönetimini eline geçirdi. Kardeşi Ebu'l-Gazi Hasan Bey'le birlikte Marmara civarında Bizanslılarla savaşarak devletin sınırlarını genişletmeye başladı.
Anadolu'yu kendisine bağlayamayı uman Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı Melikşah, Urfa emiri Bozan'ı Ebu'l-Kasım'ın üzerine yolladı. Emir Bozan İznik'i kuşattıysa da alamadı. Ancak Büyük Selçuklu Devleti'yle savaşmayı göze alamayan Ebu'l-Kasım kardeşini İznik'te bırakarak Melikşah'la anlaşmak üzere İsfahan'a hareket etti. Melikşah Ebu'l-Kasım'la anlaşmayı kabul etmedi. Ebu'l-Kasım İznik'e geri dönerken 1092 yılında yolda yakalanarak idam edildi. Ebu'l-Kasım'ın ölümünden sonra kardeşi Ebu'l-Gazi kısa bir süre daha İznik'i elinde tutmaya devam etti. Ancak Büyük Selçuklu Devleti sultanı Melikşah'ın ölümü üzerine Süleyman Şah'ın iki oğlu I. Kılıç Arslan ve Kulan Arslan İsfahan'da serbest bırakıldılar. Ebu'l-Gazi İznik'e 1092 yılı sonlarında ulaşan I. Kılıç Arslan'a hiç direnmeden yönetimi devretti. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti'nin yönetimi tekrar Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın hanedanına geri dönmüş oldu.Moğolların baskısının iyice artması üzerine, Anadolu Selçukluları birkaç başarısız ayaklanma denemesine giriştiler. Hatta, bu ayaklanmalardan birinde Memlüklü Sultanı Baybars’tan yardım istediler. Ordusu ile Anadolu’ya gelen Baybars 1277 yılında Elbistan ovasında Moğolları darmadağın etti. Ancak, Sultan Baybars’ın ülkesine geri dönmesinden sonra, Moğolların intikamı acı oldu. Çok sayıda insanı acımasızca öldürdüler. Bundan sonra Anadolu tamamen Moğol egemenliğine girdi. Anadolu’yu atadıkları valilerle yönettiler. 1308 yılında, son sultan II. Mesud’un ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı.
ANTİK YUNANİSTAN
Antik Yunanistan: bugünkü Yunanistan toprakları ile çevresinde yaşayan toplumların kurduğu devlet ve uygarlıkların, MÖ 756 (Arkaik dönem) ile MÖ 146 (Roma işgâli) tarihleri arasında hüküm sürdükleri bölgenin adı.
Balkanlar'a göç eden Yunan kabilelerin kurmuş olduğu Yunan şehir devletleri demokrasinin ilk temellerinin atıldığı yerlerdir. Eshilos, Aristofanes, Evripides, Sofokles, Aristo, Eflatun, Sokrates, Herodot ve Ksenofon gibi büyük filozofların yetiştiği Atina, Sparta, Tebai ve Nakşa gibi büyük şehirler gerek birbirleriyle gerek o dönemin en önemli güçlerinden biri olan Persler ile üstünlük mücadelelerine girmişlerdir.
Antik Yunan uygarlığının zirveye çıktığı, en çok geliştiği dönemler İskender yönetiminde olmuştur. Yunan kültürü içinde bir eğitim almış olan İskender, babası Filip'in ölmeden önce hazırlamış olduğu ortamı kaybetmemiş, Antik Yunan kültürünü batıda Makedonya'dan doğuda Hindistan'a, kuzeyde Fergana'dan güneyde Mısır çöllerine kadar yaymıştır.
Çok tanrılı din inancının hâkim olduğu, toplumun sınıflara ayrıldığı, tiyatro ve mimarinin o dönemdeki en büyük eserlerinin verildiği Antik Yunan medeniyetinin gelişimi Augustus Caesar'ın MÖ 27 yılında Yunanistan'ı Achaea eyaleti olarak Roma İmparatorluğu'na bağlaması ile durmuştur.Fakat yine de Antik Yunan kültürü batı medeniyetlerinin temeli olarak kabul edilir. Yunan kültür ve uygarlığının, Avrupa'nın birçok yerinde hüküm sürüp kendinden izler bırakmış Roma İmparatorluğu üzerinde çok büyük etkisi vardır. 14. ve 16. yüzyıllar arasında Avrupa'yı etkisi altına alan Rönesans hareketinin ve Neo-Klasik canlanmanın üzerinde Antik Yunan medeniyetinin büyük izleri görülür.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

 BABİL'İN ASMA BAHÇELERİ
 Dünyanın Yedi Harikası'ndan biridir. MÖ 7. yüzyılda Babil kralı Nebukadnezar tarafından yaptırılmıştır. Babil'in çorak Mezopotamya çölünün ortasında; ağaçlar, akan sular ve egzotik bitkilerin bulunduğu çok katlı bir bahçedir. Coğrafyacı Strabon'un 1. yüzyıldaki tanımına göre:
"Bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat Nehri'nden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu"
Söylenceye göre, Nebukadnezar bu yapıyı sıla hasreti çeken karısı Semiramis için yaptırmıştır. Semiramis, Medes kralının kızıdır. Mezopotamya'nın düz ve sıcak ortamı onu bunalıma itmiş, kral da karısının hasretini sona erdirmek için yapay dağların olduğu, suların aktığı yemyeşil bir bahçe yaptırmıştır. Bu yüzden bazen Semiramis'in asma bahçeleri olarak da anılır.

MAGNA CARTA

Magna Carta (Latince: "Büyük Ferman") veya Magna Carta Libertatum (Latince: "Büyük Özgürlük Fermanı"), 1215 yılında imzalanmış bir İngiliz belgesidir. Bu belge ile kral ilk kez yetkilerini kısıtlamış halka bazı halk ve özgürlükler tanımıştır. Günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihi sürecin en önemli basamaklarından birisidir. Aslen, Papa III. Innocent, Kral John ve baronları arasında, kralın yetkileri hususunu karara bağlamak amacıyla imzalanmıştır. Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılıyordu.
Vatandaşların özgürlüklerini belirlemekten çok, toplum güçleri arasında bir denge kuran Magna Carta, kralın sonsuz olan yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlamıştır. Magna Carta’nın 39. maddesi, fermandaki en önemli ifadelerden biridir. Bu madde sayesinde günümüz hukuk sisteminin temelleri atılmıştır:
“Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.”
İSLAM DEVLETİ
İslam Devleti, 7. yüzyılda İslamiyetin yayılmaya başlaması ile İslam peygamberi Muhammed tarafından kurulan, hilâfetle yönetilen devlet. Ayrıca Arap İmparatorluğu olarak da anılır.İslam Devleti'nin Arapların Kureyş kabilesinin kontrolünde olduğu dönem, 622'den 1258'deki Moğol İstilası'na kadar olan Asr-ı Saadet, Hulefa-i Raşidin (Dört Halife), Emevîler ve Abbâsîler dönemlerini kapsar. Bununla birlikte halifelik müessesesi, Arap kökenli olmayan Memlûk ve Osmanlı dönemlerinde de devam etmiştir.
İslam Devleti, başlangıçta Arap ağırlıklı Müslüman toplumundan oluşmuştur. Zamanla civar coğrafyadaki diğer milletleri de kapsayacak şekilde büyümüş, tüm Arabistan'a, Kuzey Afrika'ya ve Güneybatı Asya'ya yayılmıştır.
İslam Devleti'nin Muhammed'den sonraki hükümdarları "halife" olarak adlandırılmıştır. Halife "arkasından başa geçen" anlamında Arapça kökenli bir kelimedir. Halifelik İslami esasların uygulandığı bir tür yönetim şeklidir.
İslam Devleti'nin yönetimi, Muhammed'in ölümü ile öncelikle Dört Halife'ye, sonrasında Emevîler'e geçmiştir.
Muhammed'den sonra başa geçen ilk hükümdarlar Müslüman toplumunun ileri gelenleri tarafından seçilirdi. Devletin kuruluşundaki yapısı, Emevîler döneminde değişmiş ve bir saltanata dönüşmüştür. Bu yapı Abbâsîler, Memlûkler ve Osmanlılar döneminde de devam etmiştir.



I.FRANSA CUMHURİYETİ
Birinci Cumhuriyet 1792-1804 yılları arasında Fransa'da uygulanan cumhuriyet yönetimidir.
1789 Fransız Devrimi'nin ilk yıllarında krallık devam etmiştir. Ama 1789'un 20 Ağustos'unda İnsan Hakları Bildirisi yayımlanmış ve kralın yetkileri kısıtlanmıştı. Böylece, Fransa fiilen meşrutî bir krallık olmuştu. 1792 yılında Fransa, iki Alman devlet Prusya'nın ve Avusturya'nın saldırısına uğradı (Verdun ve Valmy muharebeleri). Kral XVI. Louis'nin , gizli saklı düşmanla ilişki içinde olduğu saptandı. Kral, Prusya'ya kaçarken yakalandı. Krallık lağvedilip, 21 Eylül 1792'de Cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyet'in bayrağının mavi-beyaz-kırmızı renklerde, marşının Marsaillaise, şiarının (slogan) özgürlük, eşitlik, kardeşlik olduğu kabul edildi. Ama bu Cumhuriyet, devrimcilerin iç çatışmaları nedeniyle bir türlü yerine oturamadı. Terör dönemlerinden geçilir, ama rejimin, Cumhuriyet adını taşıması 1804 yılında, Napolyon Bonapart'ın kendini imparator ilan etmesine kadar devam etti.

NAPOLYON SAVAŞLARI

Napolyon Savaşları, Fransız Devrim Savaşları'nın ardından Napolyon önderliğindeki Fransa ile Avrupa'nın diğer güçlü devletlerinin oluşturduğu koalisyon arasında gerçekleşen savaş dönemi. Başlangıç tarihinin hangi yıl olduğuna dair tarihçiler ve araştırmacılar arasında fikir birliği yoktur. 1800-1815 yılları arasında, yaklaşık 15 sene sürmüştür.
Napolyon Savaşları, Fransız Devrimi’nin ardından, monarşiye karşı fikirlerin ve siyasal etkinliklerin Avrupa’nın bütününe yayılmasını engellemeye çalışan Fransa dışındaki devletlerin oluşturduğu Koalisyon güçleriyle Fransız Devrim Orduları arasında Napolyon’un siyasi ve askeri liderliği altında sürmüş çatışmalardır.

28 Mayıs 2013 Salı


 
KRALİÇE MARİE ANTOİNETTE
(d. 2 Kasım 1755 – ö. 16 Ekim 1793), Fransa Kraliçesi ve Avusturya arşidüşesi. Kısaca Marie Antoinette veya Maria Antonia olarak bilinir. Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve eşi Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa'nın kızlarıdır. Henüz 14 yaşındayken Fransa veliahtı XVI. Louis ile evlendi. 1774 Mayıs'ında XVI. Louis Fransa kralı ve Marie Antoienette de Fransa kraliçesi oldu. XVII. Louis'nin (Kayıp Döfen) annesidir. Fransız Devrimi esnasında "Vatan hainliği" ile suçlanarak giyotinle idam edildi (1793).
ÇAR II. NİKOLAY
 Nikolay Aleksandroviç Romanov d. 18 Mayıs 1868 – ö. 17 Temmuz 1918) , Rusya İmparatorluğu'nun son çarı ve Romanov Hanedanının hüküm süren son üyesidir. Şubat Devrimi sırasında tahttan indirilen II. Nikolay, Ekim Devrimi'ndne sonra Bolşevikler tarafından, karısı Aleksandra ve çocuklarıyla beraber idam edildi. Ölümünden sonra Nikolay Rus Ortodoks Kilisesi tarafından aziz ilan edildi.
İktisadi güçlükler, 1916-17 kışında iaşe bunalımına yol açtı ve Çar karşıtı muhalafetin Duma'yı aşarak halk ayaklanmasına dönüşmesine neden oldu. Bu durumda, sosyalist devrimciler ve sosyal demokratlar tarafınadan örgütlenen Petrograd halkı ayaklandı. Nikolay, 8 Mart 1917'de Petrograd'da (St. Petersburg) başlayan ayaklanmanın ardından kentin komutanına sert önlemler almasını emrederek düzeni sağlamak üzere destek birlikleri gönderdi. Ancak, olayların önünün alınamaması sonucunda Nikolay, ordunun da desteğini alan Duma'nın çağrısına uyarak 15 Mart 1917'de Pskov'da kardeşi Mihail lehine tahttan çekildi. Ancak Mihail
'in tacı reddetmesiyle Romanovların saltanatı ile birlikte Rusya'da bin yıllık monarşi yönetimi son buldu.
Georgi Lvov başkanlığındaki geçici hükümet döneminde Çarskoye Selo'da gözaltında tutuldu. Ailesiyle birlikte İngiltere'ye gönderilmesi planlansa da Petrograd İşçi ve Asker Delegeleri Sovyeti'nin buna karşı çıkması nedeniyle çar ve ailesi önce Batı Sibirya'daki Tobolsk'a, Bolşevik İhtilali'nden sonra da Nisan 1918'de de Urallar'daki Yekaterinburg'a götürüldü.
Bolşeviklere karşı savaşan Beyaz Ordu kuvvetlerine bağlı Çek Lejyonunun bölgeye yaklaşması ve çarı kurtarmaları olasılığı üzerine, yerel yetkililerin kararıyla, 16-17 Temmuz gecesi Çar II. Nikolay, Çariçe Aleksandra, kızları Olga, Tatyana, Anastasia, Maria, oğulları Aleksey, aile doktoru Yevgeniy Botkin, halayık Aloiziy Trupp, Çariçe'nin hizmetkarı Anna Demidova ve aşçı İvan Haritonov hapsedildikleri evin bodrumunda kurşuna dizilerek öldürüldüler. Cesetlerin yakıldığı izlenimi verilmesi için giysileri terk edilmiş bir maden ocağında yakıldıktan sonra cesetleri ormanlık araziye gömüldü.
 KUBA KATLİAMI
Azerbaycan'ın kuzeyinde bulunan Guba'nın merkez stadyumunun yakınlarında bulunan toplu mezarlık.
Taşnaklar ve Bolşevikler tarafından 1918 yılında Kuba şehrinde Yahudi ve Azerilere karşı saldırılar düzenlendi. Kendilerine "ceza takımı" adını veren 2000 kişilik Ermeni silahlı çetesi 1918 yılının mayıs ayında, Kuba'da yerel halka karşı bir katliama girişti. Nuri Paşa komutanlığındaki Kafkas İslam Ordusu’nun 9 Mayıs'ta şehre girmesiyle bu katliam durduruldu. Kazı çalışmaları sonucunda yaklaşık olarak 400 kişiye ait olduğu tahmin edilen kemikler çıkarıldı. 19. yüzyılın başında Azerbaycan'ın bir çok bölgesinde olduğu gibi, Kuba'daki katliamda da Sovyet yöneticileri Stepan Şaumyan ve Korganov tarafından görevlendiren Ermeni Hamazasp'ın rehberlik ettiği silahlı gruplar, 122 köyü tümüyle yıktı, kent merkezi dahil 380 aileyi evleriyle birlikte yaktı. Bazı tanık ve çeşitli belgelere göre, Azerilerin yanı sıra 3,000 kadar Dağ Yahudisi katledildi. Mart ayında Kuba'daki olaylar sırasında 81 Yahudi öldürülmüştü.
 AZERBAYCAN DEMOKRATİK CUMHURİYETİ
Veya Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, Doğu Kafkasya'da yerleşmiş ve yüzölçümü 113.892 kilometrekare olan, Müslüman ve Türk toplumlarında kurulan ilk laik ve demokratik devlet. Nüfusu 2 milyon kişiye ulaşan Cumhuriyetin sınırları Kuzey'de - Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, Kuzeybatı'da - Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti, Batı'da - Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ve Güney'de İran'la belirlenmiştir. Azerbaycan'da en büyük şehir olan Bakü'nün Bolşevik Bakü Sovyeti'nin kontrölünde olması nedeniyle, AHC'nin geçici başkenti Gence olmuştur.12 Ocak 1920 tarihinde Rusya dışında dünyanın 23 devleti Azerbaycan Cumhuriyeti'nin varlığını resmen tanıdı.Moskova, Türk subaylar aracılığıyla, Ermenistan’la savaşmakta olan Azerbaycan'da varolan hükümeti yıkarak, Komünist Partisi hükümetinin oluşmasını sağladı. Türkiye'ye yardım gerektiği bahanesini öne sürerek, bu yeni hükümetin daveti üzerine Kızıl Ordu 26 Nisan'da sınırı geçerek Azerbaycan'a girdi ve ardından 28 Nisan 1920'de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.


BATUM ANTLAŞMASI
11 Mayıs – 4 Haziran 1918 tarihleri arasında Batum'da yapılan konferans ve sonucunda 4 Haziran 1918'de Osmanlı İmparatorluğu ile Kasım 1917'deki Bolşevik ihtilalinden sonra Kafkasya'da kurulan devletlerle, yani Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti, Gürcistan Cumhuriyeti ve Azerbaycan Milli Şurası arasında imzalanmış anlaşma. 14 maddeden oluşan bu anlaşma, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti'nin imzaladığı ilk uluslararası sözleşmedir.
BAB-I ALİ
Osmanlı Devleti büyüdükçe sadrazamların yetki ve sorumlulukları arttı.Sadrazamlar Topkapı Sarayı'na yakın olması bakımından İstanbul'un bugünkü Eminönü ilçesindeki Cağaloğlu semtinde yaptırılan konaklarda oturmaya başladılar. 1756 yılında Sultan III. Osman tarafından bu semtte yaptırılan Sadrazamlık konağı ilk bilinen resmi nitelikteki Sadrazamlık binasıdır. Bina 1755, 1808, 1826 ve 1839 yıllarında tamamen, 1878 ve 1911 yıllarında ise kısmen yandı. Her seferinde yeniden inşa edildi. İlk önceleri binaya “Paşa Kapısı” ve “Bâb-ı Âsafi” deniyordu. 1808 yılında Alemdar Mustafa Paşa'nın sadrazamlığı sırasına çıkan ayaklanma sırasında binada olan patlama sonucu bina gene kül olunca, yeniden yaptırılan binaya dönemin padişahı II. Mahmut’tan dolayı Mahmud-ı Adli dendi. Bu isim zamanla Bâb-ı Adl ya da Bâb-ı Adli isimlerine, 19. yüzyılın ikinci yarısında da Bâb-ı âli deyimine dönüştü.1839 yılındaki yangına kadar bina hep ahşap olarak inşa edilmişti. 1844’te bina ilk defa olarak Stefan Kalfa tarafından kargir olarak inşa edildi. Ayrıca o tarihten sonra bina sadrazamın yaşadığı yer olmaktan çıkarılarak tamamen bir devlet dairesi durumuna geldi. O bina, daha sonra yangınlar ve tamirler sonucu değişikliklere uğramakla birlikte günümüze kadar gelen binanın esasını oluşturmaktadır. 1878'deki yangında Şura-yı Devlet Dairesi, Ahkam-ı Adliye Dairesi, Dahiliye ve Hariciye nezaretleri tamamen yandı ve yeniden inşa edildi. 1910 yılında Babıali'ye küçük bir yapı eklendi. 1911 yılındaki yangında gene Şura-yı Devlet ve Dahiliye Nezareti ile Mektubcu, Teşrifatçı, Beylikçi, Sadaret Kalemi daireleri ve Vakanüvis daireleri tamamen yandı. Bu en son yangında zarar gören bölümler o zamanlar tek bir bina olan Babıali'nin orta bölümünü oluşturuyordu. Yangından sonra bu orta bölüm tekrar eski haline getirilmeyerek ortadan kaldırıldı. Böylece Babıali ilk defa olarak iki binaya ayrılmış oldu.

VALİDE SULTAN
Valide Sultan  Osmanlı padişahlarının saltanatları sırasında hayatta olan annelerine verilen ünvandı.
İlki Kanuni Sultan Süleyman Han olmak üzere Osmanlı padişahları tahta çıktıkları zaman anneleri de Valide Sultan ünvanını alarak büyük bir siyasi güce ve oldukça yüksek miktarda bir gelire sahip olurlardı. Valide Sultanlar bu geliri genellikle hastane, külliye, camii ve medrese inşa ettirmek için kullanırlar, bazen de fakirlere yiyecek dağıtmak, sünnet ettirmek, düğün yapmak gibi hayır işleri yaparlardı.
Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde Ayşe Hafsa Sultan'ın padişah üzerinde etkisi çok büyük olmuştur. Zira kendisi ilk Valide Sultandır. Onun dışında Valide Sultanlar genellikle siyasete karışmazlardı. Ancak kadınlar saltanatı adı verilen dönemde başlatıcısı Hürrem Sultan ve diğerleri ; Nurbanu Sultan, Safiye Sultan ve özellikle Kösem Sultan devlet yönetiminde söz sahibi olmuşlardır. Kösem Sultan oğlu IV. Murat tahta çıktığında 11 yaşında olduğu için naiplik sıfatıyla devleti bizzat yönetmiştir. Ancak IV. Mehmet'in annesi Turhan Hatice Sultan'la birlikte Valide Sultan'ların etkisi tekrar azaldı, tekrar geleneksel görevleri olan hayır işlerine döndüler.Osmanlı Devleti'nin son dönemlerindeki Valide Sultanlardan Bezmialem Sultan ve Pertevniyal Sultan İstanbul'daki birçok saray, cami, hastane ve okul inşaatlarına imzalarını atmışlardır. Osmanlı Devleti'nin en son Valide Sultanı II. Abdülhamit'in manevi annesi Piristû Kadın Efendidir. Padişahın öz annesi olmamasına rağmen padişah tarafından Valide Sultanlık ünvanına getirilmiş, 1904 yılındaki ölümüne kadar bu görevde kalmıştır. II. Abdülhamit'ten sonraki padişahlar tahta çıktıklarında anneleri ölmüş olduklarından 1904 yılında Valide Sultanlık kurumu sona ermiştir.

LİHTENŞTAYN PRENSİ I.JOHANN

Johann I (d. 26 Haziran 1760 Viyana, ö. 20 Nisan 1836 Viyana) Lihtenştayn Prensi. Tam adı Johann Joseph'tir. Annesi Leopoldine von Sternberg'dir. Babası Franz Joseph I'dir. Aloys II ile birlikte ondört çocuğu vardır. Lihtenştayn Prensi 1805-1836 yılları arası olmuştur. Napolyon Savaşları sırasında pek çok savaşlara katıldı.1818'de I. Johann, sınırlı haklar tanıyan bir anayasa ilan etti.

LOUİS AGASSİZ 'İN BUZUL ÇAĞI ÖNERİSİ
Dünya’nın geçmişte bir Buzul Çağı yaşadığını öne süren ilk bilim adamı Agassiz olmuştur. (1837) .
Daha önce de Saussure, Venetz, Jean de Charpentier ve diğerleri, Alp buzulları üzerine özel çalışmalar yayımlamış ve hatta Charpentier, Jura dağlarının zirvesinde ve eteklerinde dağılmış bulunan alp kayaçlarından oluşan eratik blokların buzullarla taşındığı sonucuna bile varmıştı. Bu durum Agassiz’in dikkatini çekmiş, Charpentier ile birlikte Alplere birçok araştırma gezisi yapmakla kalmayarak, Aar buzullarından birinde bir dağ kulübesine yerleşerek buzun yapısını ve hareketlerini incelemişti. Bu araştırmalar sonucunda 1840 yılında iki ciltlik Etudes sur les glaciers ("Buzullar üzerine Çalışma") adlı eserini yayımladı. Bu çalışmasında buzulların ve buzultaşların hareketlerini, geçtikleri yerdeki kayaları oyma ve yuvarlama etkilerini ve Alp dağlarında karşılaşılan yarıkları ve hörgüçkayaları tartışmaya açmıştır. Charpentier’nin, bazı Alp buzullarının Aar ve Rhône nehirlerinin geçtiği geniş düzlüklere ve vadilere geçmişte yayılmış olduğu yönündeki düşüncesini kabul etmekle kalmamış, daha da öteye giderek görece yakın geçmişte İsviçre’nin başka bir Grönland olduğu sonucuna varmıştır. Bahsedilen alanlarda birkaç buzulun uzantısının varlığı yerine Alplerin yüksek rakımlarından başlayan ve kuzeybatı İsviçre’nin tamamını kaplayarak Jura’ların güney eteklerine kadar varan tek bir buz tabakasının varlığını ortaya koymuştur. Sözü edilen buz tabakası, Jura’ların eteklerinden bazı zirvelere kadar çıkmaktadır. Bu eserin yayımlanması tüm dünyada buzul fenomeninin araştırılmasına yeni bir hız kazandırmıştır.
Buzul hareketleriyle ilgili fenomenlere böylelikle iyice aşina olan Agassiz, William Buckland ile birlikte 1840 yılında bir keşif gezisine çıktı. İskoçya’nın dağlarını gezdiler ve değişik yörelerde eski buzul hareketinin kanıtlarını buldular. Bu keşif Londra Jeoloji Derneği ile yapılan çeşitli yazışmalarla bildirilmiştir. İngiltere, Galler ve İrlanda’nın dağlık bölgelerinde de buzul hareketinin kalıntılarından oluşan yerler olduğu hesaba katıldıktan sonra Agassiz, "şu anda Grönland’da olanlara benzeyen büyük buz tabakalarının bir zamanlar, katmanlardan oluşmayan çakıl taşı bulunan tüm ülkeleri kapladığını ve bu çakıl taşlarının ilerleyen buzul tabakasının üzerinden geçtiği katmanları ezerek öğütmesiyle oluştuğunu" belirtmiştir.
Merhaba arkadaşlar ben çağatay alparslan tarihbilgi bloğunun kurucusuyum bloğum hakkında düşünceleriniz nelerdir öğrenmek isterim.

24 Mayıs 2013 Cuma

LALE DEVRİ

Lâle Devri, Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir. Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır. "Zevk ve sefâ" devri olarak bilinir. Adını, o dönemde İstanbul'da yetiştirilen ve zamanla ünü dünyaya yayılan lale çiçeklerinden alır. Bu dönem gerileme dönemine dahil olmaktadır.
İnce ve hassas bir ruha sahip olan Sultan III. Ahmet, sadrazam Damat İbrahim Paşa ile uyum içerisinde çalışmış, bu sırada yaşanan Lâle Devri'nde sanat ve toplumsal hayata özgün bir anlayış getirilmişti. Sultan III. Ahmet, Topkapı Sarayı ile Yeni Câmii'de birer kütüphane, Ayasofya'da Bâb-ı Humâyun'un karşısında Türk sanat şaheserlerinden sayılan Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi ve İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak amacıyla da "Deryayi Sim" adlı bir su bendi inşa ettirmiştir. Bunlardan başka Üsküdar Yeni Vâlide Câmii, Çorlulu Ali Paşa Medresesi, Damat İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi, İstanbul'da Yeni Postane arkasında Daarül Hadis ve Sebil, Ortaköy Camii önündeki çeşme, Üsküdar Şemsi Paşa'da Hüsrev Ağa Camii önündeki çeşme ve Çubuklu Camii yanındaki Mesire Çeşmesi gibi eserler de yine bu dönemde yapılmıştır.
Dönemin belki de en gözde eseri olan Sâdâbâd, maalesef günümüze kadar gelememiş, bize yıkıntıdan fazla bir şey kalmamıştır.
KORE ŞAVAŞI

Kore Savaşı  1950-1953 yılları arasında yapılan, Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki savaştır. Soğuk Savaş'ın ilk sıcak çatışması olmuştur. Savaş, ABD ve Müttefiklerinin, daha sonra da Çin Halk Cumhuriyeti'nin müdahelesiyle uluslararası bir boyut kazanmıştır. Kore Savaşı sonunda Kore'nin bölünmüşlüğü korunmuş ve bugüne kadar gelen birçok sorun miras kalmıştır. Savaş, 2007'de Güney Kore ve Kuzey Kore arasında imzalanan barış antlaşmasına değin kâğıt üzerinde devam etmiştir.Çin Halk Gönüllü Ordusu BM birliklerini 38. paralelin güneyine püskürterek Güneyi işgale başladı. Ancak, Birleşmiş Milletler ordularının karşı saldırısı sonucunda cephe 38. paralel boyunca sabitlendi. Bu arada Mareşal Douglas MacArthur'un, Başkan Truman'ın aksi yöndeki emirlerine riayet etmeyerek ordularını tekrar Çin sınırına kadar ilerletmek istemesi üzerine Truman tarafından derhal re'sen emekliye sevkedildi. Savaşın durağan bir nitelik alması ve iki tarafın da herhangi bir kazanç elde edememesi, tarafları barış görüşmeleri yapmaya itti. 1951 Nisan'ında başlayan görüşmeler sonucunda ancak 1953 Temmuzu'nda ateşkes antlaşması imzalandı.
ŞAH-I CİHAN

Şah-ı Cihan (Dünyanın şahı) (d. 5 Ocak 1592 - ö. 22 Ocak 1666), Eşi uğruna Tac Mahal'i yaptıran Hindistan'da kurulmuş olan Babür İmparatorluğu'nu 1627 - 1658 yılları arasında yönetmiş beşinci hükümdardır.Şah Cihan (veya Prens Kuhhram) atası ve hanedanın kurucusu Babür Şah tarafından Timur'un, anne tarafından ise Cuci Han kanalı ile Cengiz Han'ın torunudur. Yıllarca mirasçılarından olduğu Timur İmparatorluğu'nu yeniden kurmaya çalışmış, Maveraünnehir'e defalarca seferler düzenlemiştir. Büyük atası Timur'un hayallerinin kenti Semerkant'ı 3 kez geri almış, ancak kaybetmiştir. Hindistan'a sefer düzenlemiş, selefleri tarafından ise Hindistan'ın çoğu ele geçirilmiştir.
Ancak hanedan içindeki iktidar mücadelesi, onun henüz yaşarken tahtan indirilmesine neden olmuştur. Tac Mahal'in tamamlanmasından çok kısa bir zaman sonra, akli dengesini kaybettiği gerekçesi ile oğluAlemgir tarafından tahtan indirilerek Agra Kalesinde oda hapsine mahkûm edilmiştir. Efsaneye göre kalan günlerini burada, küçük bir camdan Tac Mahal'i izleyerek geçirmiştir.
Ölümünün ardından oğlu Avrangazab tarafından Tac Mahal'e, hayatının aşkı Mümtaz Mahal'in yanına defnedilmiştir.
YEDİ YIL SAVAŞLARI
 Avrupa'nın belli başlı devletleri arasında, 1756-1763 yılları arası sömürge yarışından kaynaklanan bir dizi askeri çatışmadır.vusturya, Avusturya Veraset Savaşı'nda (1740-1748) elinden çıkan Silezya bölgesini geri alabilmek için ittifak arayışı içindeydi. Fransa, Saksonya, İsveç ve Rusya ile bir ittifak oluşturmuştur. Prusya ise Büyük Britanya ile ittifaka gitmiştir.
Esasen gerek Avusturya Veraset Savaşı, gerekse de Yedi Yıl Savaşı, aynı stratejik hedeflere yönelik savaşlardır ve tek bir savaşlar dizisi olarak kabul edilir. Bir yanda, Büyük Britanya ve Fransa arasında, denizaşırı sömürgelerin ve dünya denizlerindeki üstünlüğün kontrolü, diğer yandan da Orta Avrupa'da Avusturya ile Prusya arasında, bir güçler dengesi arayışı olarak kabul edilmelidir.

23 Mayıs 2013 Perşembe

 Mohaç Meydan Muharebesi
, 29 Ağustos 1526'da, Osmanlı İmparatorluğu ve Macaristan Krallığı orduları arasında meydana gelen ve Macaristan'ın büyük bölümünün Osmanlı hakimiyetine girmesiyle sonuçlanan savaştır. Savaş, sayıca üstün Osmanlı ordusunun hafif süvarileri, o zamana kadar Avrupalılar'ın karşılaşmadıkları 300 seyyar top ve etkin tüfek kullanımı sayesinde, Macar ordusunun esas gücü olan ağır süvarilerini kısa sürede kaybetmelerini takiben, ağır bir Macar yenilgisi ile sonuçlanmış, Osmanlı Ordusu, Macar Ordusu'nu hezimete uğratmıştır. Savaş iki saat kadar sürmüştür. Dünyada en kısa sürede en ağır yenilgiyle sonuçlanan savaştır.

Émile Verhaeren

 Émile Verhaeren (d. 21 Mayıs 1855 - ö. 27 Kasım 1916), Belçikalı şair. Saint-Amond'da doğdu, Rouen'de bir tren kazasında hayata veda etti. Bilim, makina sevgisi ve doğduğu çevrenin izleri eserlerinin başlıca temalarını oluşturdu. Şiirlerinin genel izleğinde tabiat-hayat ikilisi öne çıkmıştır. XX. yüzyıl modern insanını her yönüyle ifade etmeye çalıştı. Sembolizm akımının başlıca temsilcilerinden biri oldu. Şiir dışında dram, eleştiri, inceleme, makale türlerinde de eserlere imza attı. Dizelerinden bir örnek; "... benim canım tıpkı bir çan gibidir/onun cebinde çalan".


18 Mayıs 2013 Cumartesi

MISIR KRALİÇESİ NEFERTARİ

Kraliçe Nefertari  (yaklaşık olarak MÖ 1290 - MÖ 1254) II. Ramses'in Büyük Kraliyet Hanımı (veya baş eşi/hanımı). En yaygın bilinen Antik Mısır kraliçelerinden olan Nefertari'nin isminin anlamı "Güzel Eş"tir. Oldukça zengin bir şekilde süslenmiş olan mezarı, QV66, Kraliçeler Vadisi'ndeki en göz alıcı mezarlardan birisi olarak görülür. Mezarının yanı sıra, Ramses Ebu Simbel'deki kendi anıtının yanında Nefertari için de bir tapınak inşa etmiştir.
Her ne kadar Nefertari'nin kökeni bilinmese de, mezarındaki çeşitli keşifler, örneğin Firavun Ay'ın bir kabartması, 18. Hanedan ile ilişkili olabileceği fikrini doğurmuştur. 18. Hanedan, Tutankhamun, Kraliçe Nefertiti ve daha sonraları kâfir kral olarak anılmış olan Akhenaten'in de dahil olduğu hanedandır ki bu hanedanın sondan bir önceki firavunu Ay idi. Nefertari Ramses ile evlendiğinde kendisi 13, eşi ise 15 yaşındaydı ve henüz tahtta değildi. Nefertari, en azından sonraki yirmi yıl boyunca, Yukarı Mısır'da Ramses'in sekiz eşinden en önemlisi olmayı sürdürmüştür. M.Ö. 1240'larda ise önemi azalmaya başlamıştır ve Firavun'un yanında olduğu betimlemeleri azalmaya başlar. Hazreti Yusuf zamanında var olmuştur
Nefertari'nin en az dört oğlu ve iki kızı olmuştur; bununla birlikte bu çocuklardan hiçbiri tahta çıkmamıştır. Ramses'in veliahtı olan 13. oğlu prens Merneptah, bir başka eşi olan İsetnofret'tendir. Ramses'in hükumdarlığı boyunca yaklaşık olarak kırk sekiz ile elli arasında oğlu olmuştu.
Nefertari Ramses'in hükumdarlığının 25. yılı dolaylarında, II. Ramses'in kendisi için yaptırdığı Ebu-Simbel Tağınağı'nın açılış törenlerinde rahatsızlanmış ve ölmüş ve ardından İsetnofret baş hanım olmuştur.
MAYA UYĞARLIĞI
Kızılderili Maya halkları tarafından kurulan Kolomb öncesi Amerika uygarlıklardan biridir. Bir Orta Amerika uygarlığı olan Maya uygarlığı, binlerce yıl boyunca Meksika'nın güneydoğusundan, Honduras, El Salvador ve Guatemala'ya kadar uzanan Mezoamerika bölgesinde hüküm sürmüştür.Meksika’nın güneydoğusunda beş devlet kurmuş Mayalar (Campeche, Chiapas, Quintana Roo, Tabasco ve Yucatán), tarihleri boyunca yüzlerce lehçe üretmişlerdir ve bu lehçelerden bazıları günümüzde hâlen konuşulan 21-44 Maya dilinin oluşumunu sağlamıştır. Bu uygarlık MÖ 600 dolaylarında yükselişe geçmiş, M.S. 3. yüzyılda altın çağına (klasik dönem, M.S. 250-900) adım atmış, kent-devletlerinin siyasi kargaşalar sonucunda çöktüğü M.S. 900'e dek, geniş bir alanda varlığını sürdürmüş ve İspanyol işgaliyle de sona erme sürecine girmiştir. Maya uygarlığı birçok bakımdan sona ermişse de, yaygın inanışın aksine Mayalar yok olmamışlardır, hâlen bu ülkelerde yaşamakta ve Maya dillerinden bazılarını konuşmaktadırlar.
“Eski Mayalar”ın (Mayalar'ın bugünkü torunlarına kıyasla kullanılan deyim) astronomi, matematik, mimari ve sanat gibi birçok alanda ileri bir uygarlık düzeyinde oldukları görülmektedir. Rabinal Achí, Popol-Vuh, Chilam Balam gibi eserlerin bulunduğu Maya edebiyatı bu kültürün yaşamını betimlemektedir. İspanyol işgali 1697’de Itzá Mayaları’nın başkenti Tayasal’ın ve Guatemala’daki Ko'woj Mayaları'nın başkenti Zacpetén’in  alınmasıyla tamamlanmış, son Maya devleti ise 1901’de başkentinin (Chan Santa Cruz) Meksika tarafından işgaliyle ortadan kalkmıştır.
Mayaların yurdu üç bölgeye ayrılır: Güneyin “Yukarı Topraklar”ı, güneyin (ya da ortanın) “Aşağı Topraklar”ı ve kuzeyin “Aşağı Topraklar”ı. ”Yukarı Topraklar” Guatemala ve Chiapas’ın irtifa seviyesi yüksek topraklarını kapsar. Güneyin aşağı toprakları “Yukarı Topraklar”ın hemen kuzeyinde yer alır ve Meksika’daki Petén’i (Campeche), Quintana Roo’yu, kuzey Guatemala’yı, Belize’yi ve El Salvador’u kapsar. Kuzeyin “Aşağı Topraklar”ı ise Yucatan Yarımadası’nın kalan kısmını ve Puuc Tepeleri’ni kapsar.
Klasik-öncesi dönemden itibaren olağanüstü yapılar inşa eden ve Nakbé, Mirador, San Bartolo, Cival gibi büyük kentler kurmuş olan Mayaların klasik dönemde kurdukları ünlü kentlerden bazıları Tikal, Quiriguá (her ikisi de Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır), Palenque, Copán, Río Azul, Calakmul, Ceibal, Cancuén, Machaquilá, Dos Pilas, Uaxactún, Altún Ha, Piedras Negras’tır. Maya uygarlığının en ilgi çekici anıtları dinsel merkezlerdeki piramitlerdir. Ayrıca yöneticilerin sarayları ve duvar resimleri ve sıvayla süslü soylu kişilerin konutları da ilgi çekici anıtlar arasında yer alırlar. İlgi çekici Maya eserlerinden biri de, usta taş yontuculuklarıyla işledikleri, yöneticilerin şecerelerinin ve askerî zaferlerin betimlendiği, Mayalarca tetun (“ağaç-taş”) adı verilen anıtsal dikilitaşlardır. Mayaların ticari malları arasında yeşim taşı, kakao, mısır, tuz ve obsidyen taşı sayılabilir. Ön-Türkler gibi Mayalar da yeşim taşına özel bir önem vermişlerdir.

13 Mayıs 2013 Pazartesi




William Shakespeare

 (26 Nisan 1564 (vaftiz) – 23 Nisan 1616), İngilizce'nin en büyük yazarı ve dünyanın seçkin drama yazarı kabul edilen İngiliz şair ve oyun yazarı. Sıklıkla İngiltere'nin ulusal şairi ve "Avon'un Ozanı" olarak anılır.Günümüze ulaşan eserleri, bazı ortaklaşa yazılanlarla birlikte 38 oyun, 154 sone, iki uzun öykü şiir, John Combe adında bir adam için iki kitabe, Elias James için bir kitabe, ve diğer birçok şiirinden oluşur. Oyunları bütün büyük dillere çevrildi ve diğer bütün oyun yazarlarından daha çok sergilendi.
Shakespeare Stratford-upon-Avon'da doğdu ve yetişti. 18 yaşında, Anne Hathaway ile evlendi ve üç çocuğu oldu: Susanna, ve ikizler Hamnet ile Judith. 1585 ile 1592 arası, Londra'da bir aktör, yazar ve Lord Chamberlain's Men (daha sonra King's Men olarak da bilinir) adında bir tiyato şirketinin sahibi olarak başarılı bir kariyere başladı. Ölmeden 3 yıl önce 1613'te, 49 yaşındayken Stratford'da emekli olarak görülür. Shakespeare'in kişisel yaşamına dair bazı kayıtlar günümüze ulaşmıştır. Fiziksel görünüşü, cinsel yönelimi, dini inançları, ve başkaları tarafından yazılıp ona atfedilen eserler olup olmadığı hakkında önemli tahminler yürütülmüştür.
Shakespeare bilinen eserlerinin çoğunu 1589 ile 1613 yıllarında üretti.İlk oyunları çoğunlukla komedi ve tarihîydi, bu türlerle 16. yüzyıl sonunda kültür ve sanatın zirvesine yükseldi. Daha sonra 1608'e kadar trajedilere yöneldi, İngilizce'nin en iyi ürünlerinden bazıları kabul edilen Hamlet, Kral Lear, Othello, ve Macbeth'i bu dönemde yazdı. Son aşamasında, dram olarak da bilinen trajikomedilerini yazdı, ve diğer oyun yazarlarıyla işbirliği yaptı.
Oyunlarının birçoğu hayatı boyunca değişik kalitede ve doğrulukta basınlarda yayınlandı. 1623'te, Shakespeare'in iki arkadaşı ve aktör dostu John Heminges ve Henry Condell, şimdi Shakespeare'in olarak bilinen iki eser dışındaki tüm dramatik eserlerini içeren bir derleme baskı, Birinci Folyo'yu yayınladı. Önsözü Ben Jonson'ın bir şiiriydi, şiirde ileri görüşle Sheakespeare için "bir dönemin değil, tüm zamanlar için" şeklinde bahsedilmiştir.

 HASEKİ HÜRREM SULTAN
(1500-1506 arası; Rutenya, Lehistan - 15 Nisan 1558, İstanbul) doğum adı: Alexandra Lisowska, Osmanlıca adı: خرم سلطان, Avrupa'da tanındığı ad: Roxelana), Osmanlı padişahı I. Süleyman'ın nikahlı eşi ve sonraki padişah II. Selim'in annesidir.
Renkli hayatı ile efsaneleşmiş; entrikaları, zekası, cesareti, ihtiraslarıyla ün salmış bir Hanım Sultan'dır.Hayatı romanlara, tiyatro oyunlarına, opera eserlerine konu olmuştur. Devlet işlerinde etkin rol oynayarak Osmanlı İmparatorluğu’nda "Kadınlar saltanatı" denilen devri başlattığı kabul edilir.Sultan Süleyman'ın nikahlı karısıdır. II. Selim, Mihrimah Sultan, Şehzade Cihangir, Şehzade Bayezid, Şehzade Mehmed'in annesidir. Hürrem Sultan'ın bu beş çocuktan başka çocuğu yoktur.

Sevr Antlaşması,
 I. Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükümeti arasında 10 Ağustos 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr (Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi'nde  imzalanmış antlaşmadır. Antlaşma imzalandığı dönemde devam eden Türk Kurtuluş Savaşı'nın sonucunda Türklerin galibiyetiyle, bu antlaşma yerine 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalanıp, uygulamaya konduğundan Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetmiştir. Sevr Antlaşması 433 maddeden oluşmaktaydı.

Dandanakan Muharebesi

 Dandanakan Meydan Muharebesi, (1040), Selçuklu Devleti'nin Gazne Devletini yendiği ve Gazne Devleti'nin çözülmesine yol açan muharebedir. Bu muharebeden sonra Gazne Devleti yıkılış dönemine girmiş, Selçuklu Devleti resmen kurulmuştur.Üç gün süren muharebe Selçukluların büyük galibiyeti ile sona ererken, Sultan Mesut 100 süvarisi ile Garcistan tarafına kaçarak canını zor kurtardı ve 21 Haziran 1040 tarihinde Gazne'ye geldi. Bu muharebe Selçuklular'ın bölgede hakimiyetinin başlangıcı ve Büyük Selçuklu Devleti'nin kuruluşu olarak kabul edilir.

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Sultan Abdülmecit Han

(25 Nisan 1823, İstanbul – 26 Haziran 1861,İstanbul) 31. Osmanlı padişahı ve 110. İslam halifesidir. II. Mahmut'un Bezmialem Sultan'dan olan oğludur. Döneminde Tanzimat Fermanı'nı ilan ettirmesiyle meşhurdur. Osmanlı Devleti'nin son dört padişahının babası olup, en çok sayıda oğlu padişahlık yapan, padişahtır.
Abdülmecit, babası gibi tüberküloza yakalanmıştı. Ihlamur Kasrı'nda öldüğünde 38 yaşındaydı. Fatih'te, Sultan Selim semtinde, Yavuz Selim Camii Haziresi'nde, Sultan Abdülmecit Türbesi'ne defnedildi.
Batı kültürüyle yetiştirilmiştir. İyi Fransızca konuşur ve batı müziğinden hoşlanırdı. Babası II. Mahmut gibi yenilik yanlısıydı. Babasının vefatı üzerine tahta çıktı. Abdülmecit'in tahta çıkışı sevinç uyandırmıştı. Tâlihi, Mustafa Reşit, Mehmet Emin Ali Paşa, Fuat Paşa gibi devlet adamlarına rastlamasıydı. Saltanatı sırasında en çok tutucuların muhalefetiyle karşılaştı. Aracısız halkın dertlerini halkın kendi ağzından dinleyen ilk padişahtır.

Çariçe II. Katerina veya Büyük Katerina, (d. 2 Mayıs 1729 - ö. 17 Kasım 1796), 34 yıl boyunca Rusya'yı yönetmiş ve 18. yüzyıl Rusya'sına damgasını vurmuş bir Çariçedir.
Kırım'ı Rus topraklarına katan çariçedir.
Özel Yaşamı;
II. Katerina kendisini kültür ve sanat açısından bir aydın olarak görüyordu. Zamanın Fransız filozofları Voltaire, Diderot ve D'Alembert ile yazışmalar yaptı. 1764 yılında Avrupa'dan satın aldığı 250 tabloyu sergilemek üzere St. Petersburg'da Hermitage Müzesi'ni inşa ettirdi. Bu müze sonraki çarların da katkılarıyla dünyanın en eski ve en büyük müzelerinden biri haline geldi.
II. Katerina çariçeliği sırasında hiçbir evlilik yapmadı. Ancak çok sayıda erkekle aşklar yaşadı. Sevgililerini büyük malikaneler ve çok sayıda hizmetçilerle ödüllendirdi. Oğlu Pavel Petroviç'e çok kötü davrandı ve ona adeta hapis hayatı yaşattı. 16 Kasım 1796'de banyo yaparken beyin kanaması geçirdi ve öldü.

Trafalgar Muharebesi,
21 Ekim 1805'de İngiliz donanması ile Fransız ve İspanyol donanmaları arasında, İspanya'nın güneyindeki Trafalgar Burnu'nun batısında gerçekleşen deniz muharebesi. Muharebe, İngiliz donanmasının kayıpsız zaferi ile sonuçlanmıştır.15 yıl süren Napolyon Savaşları'nın kaderini etkileyen en önemli muharebelerden biri olan Trafalgar Muharebesi, Fransız ve İspanyol donanmalarının ağır yenilgisi ile sonuçlanmıştır. Fransız ve İspanyol donanmaları toplamda 39 adet olan gemilerinin 22'sini kaybederken Amiral Horatio Nelson kumandasındaki 21n gemilik İngiliz donanması kayıp vermemiştir. Ağır yaralanan Nelson, sonradan hayatını kaybetmiştir.

Napolyon Bonapart
 (15 Ağustos 1769-5 Mayıs 1821),Fransa'ya bağlı Korsika Adası'nda doğmuş olan ünlü Fransız Devrimi'nin generali, 11 Kasım 1799'dan 18 Mayıs 1804'e kadar Fransa Konsülü olarak Fransa Cumhuriyeti'nin ilk başkanı, sonrasında da 18 Mayıs 1804 ile 6 Nisan 1814 arasında Napolyon I adını alarak Fransa İmparatoru ve İtalya Kralı olmuştur.

Amerikan İç Savaşı
 veya diğer adıyla Eyaletler Arası Savaş, Amerika Birleşik Devletleri'nin Washington'daki yönetimi ile bu ülkeden ayrılmak isteyen 11 Güney Eyaleti arasında çıkmış geniş kapsamlı bir iç savaştır. 11 Güneyli Eyalet Abraham Lincoln'un 1860 yılında başkan seçilmesiyle Jefferson Davis komutasında bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. 12 Nisan 1861 yılında ise Güney Carolina'daki Sumter Kalesi'nden ilk top atışıyla birlikte savaş başlamıştır.
Savaşın ilk sonucu Lincoln'un duraksamalarına ve bazı Demokrat Parti'lilerin tepkisine rağmen köleliğin kaldırılmasıdır. 22 Eylül 1862'de hazırlanmaya başlanan, 1 Ocak 1863'te uygulamaya konan bu önlem, 13 anayasa değişikliği önergesinin oylanıp kabul edilmesiyle 31 Ocak 1865'te yasallaşmıştır. Ancak bu zaferden beş gün sonra Lincoln bir suikast sonucu öldürülmüştür.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa,
(d. 1578 - ö. 1661) Osmanlı sadrazamı.
Zor bir devrede Osmanlı Devletini maharetle idare etmiş, kargaşaya son vererek devlete yeniden eski itibarını kazandırmış büyük bir devlet adamıdır. Devlet hizmetine girdiği andan itibaren sık sık haksızlıklara maruz kalmış, çekemeyen kişilerin haset oklarına uğramış, fakat o yılmamış vargücüyle devlet hizmetine koşmuş ve yine en sıkıntılı zamanda hizmete talib olarak devleti selamete çıkarmaya muvaffak olmuştur.

Karlofça Antlaşması
 26 Ocak 1699 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu ile başlarında Avusturya Arşidüklüğü bulunan diğer Kutsal İttifak devletleri (Venedik, Lehistan ve Rusya) arasında imzalanmış olan bir barış antlaşmasıdır. Gerileme Dönemi'nin başlamasına sebep olmuştur. Karlofça bugünkü Sırbistan'ın sınırları içinde yer alan  adı ile anılan küçük bir kasabadır. Antlaşma 1683-1698 yılları arasındaki Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nın sonucunda imzalanmıştır.
Avusturya Arşidüklüğü

ya da Osmanlıların verdiği isimle Nemçe, 1457-1804 yılları arasında Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun en önemli parçalarından biriydi. Habsburg Monarşisinin önemli merkezlerindendi. Daha sonra Avusturya İmparatorluğu, devamında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, en sonunda da Avusturya Cumhuriyeti kurulmuştur.

 OSMANLI İMPARATORLUĞU
Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır.Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia ederler. İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı (ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar (1627) ve Lundy(1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır.Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir.
Persler,
 günümüz İranlılar'ının İslam'ı kabul etmeden önceki isimleri. Daha uygun bir deyişle Persler, Antik İranlılardır. İranlıların ataları olarak sayılırlar. Antik İran'da kurulan en önemli iki imparatorluk Ahamenişler ve Sasaniler Persler tarafından kurulmuştur.
Anadolu, MÖ 543-333 yılları arasında Pers hakimiyetinde kaldı. Anadolu'ya Med hakimiyetine son vererek gelmişlerdir.
Hakimiyet alanları olan Hindistan-İran- Kafkasya-Anadolu-Balkanlar-Mısır'ı kontrol altında tutabilmek için ülkelerini Satraplığa ayırdılar ve Satrap denen yarı bağımsız valilerle yönettiler. Anadolu'ya kültürel etkileri bilhassa Kapadokya üzerinden olmuştur.
Yolları yeniden düzenleyerek ihtiyaçları olan tahıl,dokuma,hayvan ve hayvan ürünlerini Anadolu'dan aldılar. Ayrıca Dünyadaki ilk posta teşkilatını kurdular.
Perslerin boğazlara egemen olması Boğazlardan ekonomik gelir sağlayan İyonyalıların tepkisine neden olmuştur.
İyon şehir devletlerini Pers istilasından kurtarmak için Büyük İskender Asya seferine çıkar. MÖ 334'te İssos ve Granikos Savaşları ile Persler yenildi ve Ahameniş İmparatorluğu yıkıldı. Böylece Helenistik Dönem başladı. Persler Tüm Anadolu'nun yerli kütürlerine saygı göstermişlerdir. Dinleri Mitracılık ve Zerdüştlük'tür.

Kubilay Han
(d. 1215 - ö. 1294) Moğol İmparatorluğunun kağanı, aynı zamanda Çin'deki Yuan Hanedanlığı'nın kurucusu ve ilk imparatorudur.
Toluy ve Sorghaghtani Beki'nin ikinci oğlu; Cengiz Han'ın torunudur. Moğol hanı Mengü'nün kardeşi; İran'daki Moğol İlhanlılar devletinin kurucusu Hülagü'nün ağabeyidir.

5 Mayıs 2013 Pazar

Antik Mısır (Khemet, Egypt),

 Antik Çağ'daki en büyük medeniyetlerdendir. Kuzeydoğu Afrika'da Nil Nehri'nin denize ulaştığı yarısı çevresinde yayılmış antik bir uygarlıktır. Uygarlığın yayıldığı bölge, bugünkü Mısır toprakları içinde yer almaktadır. MÖ 3.050 yılları civarında kuruluşundan önce, "Aşağı Mısır" (Nil Deltası ve güneyi, şimdiki Kuzey Mısır) ve "Yukarı Mısır"  olarak ikiye ayrılmaktaydı. Uygarlık, MÖ 3.150  dolaylarında ilk firavunun yönetimi altında Aşağı Mısır'ı ve Yukarı Mısır'ı politik olarak birleştirdi. Bu politik birlik, izleyen 3 bin yıl boyunca sürdü.
Yukarı Mısır'ın tarihine değin bulunan en eski bilgiler MÖ 6000'li yılları göstermektedir; ancak kurucusu Tiu'nun doğum tarihi ya da yaşadığı dönem hala sırdır. Aşağı Mısır'a gelince, bilinen kurucusu Ro en ünlü kralı da Akrep Kral filminde de ilham alınan Scorpion of Egypt (Mısır Akrebi), Zekhen'dir. Yukarı Mısır'ı kendi yönetimi altında birleştiren Zekhen'den sonra kral olan Narmer, Delta bataklıklarına doğru yayılmayı sürdürmüştür.
Narmer'in kuzey Mısır'daki; Wazner'in güney Mısırdaki egemenliği sonrasında; Hor-Aha (ya da Menes olarak bilinir) birleşik Mısır İmparatorluğu'nun ilk firavunuydu.
Antik Mısır tarihinde, arada Orta Krallık olarak adlandırılan görece istikrarsız dönemlerin yaşandığı bir dizi istikrarlı krallık dönemleri yer almaktadır. Antik Mısır, Yeni Krallık döneminde en gelişkin düzeyine ulaştı. Ardından, ağır seyreden bir gerileme dönemine girdi. Mısır, son dönemlerine doğru birbiri ardına gelen dış güçler karşısında yenilgilere uğradı ve MÖ 31 yılında, erken Roma İmparatorluğu tarafından istila edilerek firavunların egemenliğine son verildi, Roma'nın bir eyaleti haline getirildi.
Kristof Kolomb
   1451 - 20 Mayıs 1506 Cenovalı denizci ve kaşiftir. 1492'de Atlantik Okyanusu'nu aşarak Kuzey Amerika'ya ulaşmıştır. İskandinav Vikinglerinin yüzlerce yıl önce Amerika'ya ulaşmış olduğu tarihsel belgelerle kanıtlanmış olmasına rağmen Kristof Kolomb Amerika'nın kaşifi olarak değerlendirilir. Kolomb'un karşıya Atlantik Okyanusu'na seyahatleri Avrupalı'ların keşif eforları ve batı yarım kürede kolonileşme ile başlar. Tarih onun 1492'deki seferine büyük anlam yüklerken, 1498'deki üçüncü seferine kadar gerçekten ana karaya ulaşamamıştır. Aynı şekilde Amerika'ya en erken varan Avrupalı kaşif de değildir. Çünkü, 1492'den önce Avrupalı'ların Atlantik aşırı temaslarının belgeleri vardır. Buna rağmen, gelişen ulus devletleri arasındaki ekonomik rekabet ve kolonyalizmin gelişmesi Kolomb'un seyehatinin böyle kritik zaman gelmesi onu önemli kıldı. Gelişen devletler yeni ticaret yolları ve koloniler arıyorlardı. Bundan dolayı,1492'den önceki dönem Kolomb öncesi olarak bilinir. Bu yolculuğunu İspanyol bayrağı altında yapmıştır. Kristof Kolomb, Amerika'yı keşfetmemiştir sadece buranın hint adaları olduğunu sanıp böyle bir kıtanın varlığını dünyaya duyurmuştur. Ancak keşfettiği yerin yeni bir kıta olduğunu anlayamadan ölmüştür.

İstanbul'un Fethi

29 Mayıs 1453 tarihinde Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'in, II. Mehmed önderliğindeki Osmanlı ordusu tarafından alınmasıdır. Daha sonra şehir Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmıştır. İstanbul'un fethi ile 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu sona ermiş, Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ süreci başlamıştır.İstanbul'un fethi Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Başta Vatikan ve Sırbistan Prensliği sıranın kendilerine geldiğini düşünmekteydi. Papa'nın önderliğinde bir Haçlı Ordusu toplanmak istendiyse de, Avrupa
'nın o dönemki iç siyaset karışıklıklarından ötürü bu gerçekleştirilemedi. Yunanlar, Doğu Roma'nın mirasçısı olduklarını iddia ettiler, bu iddialar üzerine Doğu Roma’nın yaşayan son prensleri Mora Yarımadası'nda, Fatih'in emri ile öldürüldü. İstanbul'un fethi ile birçok bilim adamının İstanbul'dan Avrupa'ya kaçarak Rönesans hareketini başlatmışlardır.

Abraham Lincoln

(12 Şubat 1809 - 15 Nisan 1865), ABD'li siyasetçi, devlet başkanı, hukukçu.
Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı ve Cumhuriyetçi Parti`nin ilk başkanıdır.Lincoln, Amerikan İç Savaşı'nda Amerika Konfedere Devletleri'ne karşı büyük bir galibiyet elde etti. Ülkenin birliğini korudu ve köleliği bitirdi. 1860 Başkanlık Seçimleri'nden önce ülke avukatlığı, Illinois Temsilciler Meclisi üyeliği ve bir dönemde ABD Temsilciler Meclisi üyeliği yapmıştır. İki kez de ABD Senatosu'na girmek için adaylığını koymuştur fakat başarısız olmuştur. Lincoln ABD'de köleliğe karşı olduğunu resmen dile getirdi. 1860 yılında Başkanlık için resmen adaylığını koydu. Ertesi yıl oyların büyük çoğunluğunu alarak Cumhuriyetçi Parti'nin ilk başkanı oldu. 1863 yılında köleliğin kaldırılması için gerekenleri ve tedbirler konusunda önlemleri belirtti. Ardından Serbest Bırakma Beyannamesi ve On Üçüncü Yasa değişikliği bildirilince Haziran 1863 tarihinde ABD'den kölelik resmen kalkmış oldu. Lincoln, suikast sonucu ölen ilk ABD başkanı oldu. Tarihsel değerlendirmelerde en iyi ABD Başkanları'ndan biri olarak kabul edilir.

sivastopol Kuşatması
Kırım Savaşı sırasında 17 Ekim 1854 - 11 Eylül 1855 tarihleri arasında Birleşik Krallık ve Fransa kuvvetlerinin, Osmanlı ve Sardinya'nın da aktif desteğiyle, Sivastopol'daki Rusya İmparatorluk Kuvvetleri'ne karşı gerçekleştirdikleri muharebedir.